Merhaba, giriş bölümünün biraz durağan olduğunun bilincindeyim fakat umarım bunun ön yargısı ile başlamazsınız hikâyeme. Keyifli okumalar.
P.L: Vera – Mutluluk Reklamı
SİYAH ŞAH
O akşam ailesinin içindeki felakete tanık olduğunun üzerinden on iki yıl geçmişti. Yeminin üzerinden ise beş yıl. Şimdi on sekiz yaşında, liseyi henüz bitirmiş bir genç olarak küçükken tanık olduğu o felaketin karşılığını istiyordu. Önüne gelen dosyalara baktı uzunca. Beyaz kâğıdının üzerindeki harfler, resmi bir belgenin ağırlığın taşıyordu. Gece rengi gözlerini ifadesiz tutmak istedi. Kimseye herhangi bir açık vermemeliydi, omuzlarının bu yükü kaldırdığından emin olmalıydı insanlar.
"Artık reşit olduğunuza göre Ali Bey, avukatınız ve bir aile dostunuz olarak bu hisseleri sizin devralmanızın daha uygun olduğunu düşünüyorum." Gözlerini kâğıtların üzerinden alıp konuşan avukata kaldırdı. Yoğun ve puslu bakışları, adamı delip geçerken sessiz odada avukatın boğazının temizlediği duyuldu. "Ayrıca, annenizin vasiyeti de bu yönde." Avukatın sesindeki titremeyi hisseti genç adam...
Annesinin konusunun açılmasını sevmezdi. Onun vasiyeti, onun eşyaları, onun evi, onun bilmem nesi... Beş yıl geçmişti ve o hala annesini affetmemişti. Ağır ağır salladı başını, anladım demek istercesine. Gözlerini dalgın dalgın dolaştırdı odada, her yere bakıyor fakat hiçbir yeri görmüyor gibiydi. Kafasının içinde neler dönüyordu, kim bilir? Avukat ise içinden dualar ediyor, bu gencin şirketi devralmasını istiyordu. Henüz yaşı çok genç olsa da onun kıvrak zekâsının her şeye erişeceğinden şüphesi yoktu. Ah, bir kabul etseydi, bir imzalasaydı şu kâğıtları...
"Şirketi ben de istiyorum." Yavaşça konuşmaya başladı ama gözleri yerden hiç kalkmıyordu. Başını omuzlarına yatırmış, yeri izliyordu amaçsız bir şekilde. "Ama şimdi değil." Sözlerinin başı ile umutlanan adamın omuzları gencin cümlesi ile tekrar düştü. "Bir kâğıt üzerinde anlaşma hazırlamanızı istiyorum Selim Bey." Koltuğunda tekrar dikleşti adam, önereceği teklifin ne olabileceğini düşündü. "Anlaşmaya göre ben üniversiteyi bitirene kadar şirket sizin olacak. Üniversite bittikten sonra ise ben devralacağım." Avukatın kaşları hızla çatılmıştı. Fikrini birden öne atan genç kendinden emin bir şekilde yerden kaldırdığı bakışlarını avukatın şaşkın yüzüne kaldırdı. "Üniversite okumadan şirketimin başına geçmek istemiyorum. Ben şirketin başında değil iken de ailemizden herhangi birinin devralmasını da istemiyorum. Size güveniyorum, yıllarca yanımdaydınız." Konuşmasını bitirdikten sonra gri sandalyeye yasladığı kollarını oval, cam masanın üzerine koyarak ellerini birleştirdi. Karşısındaki avukatın düşündüğünü gözlerinden okumuştu. Kabul edeceği yüz ifadesinden belli olan avukata son şartını söyledi. "Tabii anlaşmanın şartından biride, şirketimi batırdığınız takdirde bana ödeyeceğiniz yüklü miktarda tazminat olacak." Evet, Selim Bey aile dostlarıydı, onu güveniyordu fakat şirketi kendi üzerine tamamen geçirmesinden çekinerek bu anlaşmayı yapmalıydı, ayrıca bu dört yıl içerisinde şirketi batırma ve kardeşiyle ortada dımdızlak kalma ihtimalini de ortadan kaldırmalıydı.
Onun oyununda ihtimallere yer yoktu.
Selim Bey'in kabul edeceğini biliyordu; çünkü Selim Bey, her ne kadar genç adam bunu kabullenemese de, annesine derin bir sevgi besliyordu. Annesinin yazılı beyanında belirttiği üzere şirket, o öldükten sonra Ali'ye ve kız kardeşine kalacaktı fakat kız kardeşi çok net bir tavırla bunu reddetse dahi Ali, şirketi onun hakkı olduğunu düşünerek istiyordu.
Avukat Selim Bey, Güneş Hanımın vasiyetine son derece önem veriyor, yerine getirmeye çalışıyordu. Çocukları reşit olduğu vakit şirketin başına geçmeleri gerekse de Araf Ali buna henüz hazır olduğunu düşünmüyordu. Üniversite, eğitim ona göre önemliydi ve sırtını çevirebileceği değerler değildi. Eğer şirketin başına iki çocuktan biri geçmez ise bu zamana kadar olduğu gibi şirkette babası olacak adama ve tüm yaşananların sorumlusunda duracaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GRİ
ChickLitMeraklı biri olduğum, inkar edilemez bir gerçekti. Ben; tozlu kütüphane raflarının arasında nefes alan, okuduğu bir kitabı yahut cümleyi, satırı, paragrafı defalarca, ezberlercesine tekrardan okuyan. Kitabı okumayan aksine onunla nefes alan, on...