Yorum bırakmayı unutmayın.<2+1
Bir sonraki bölüm final.
Hocanın yüzünü gördüğüm an gelen uykum, kendini belli etmiş ve gözlerini baya, baya kafamın sıranın üstüne konmasını sağlamıştı. Etrafa göz gezdirdiğimde durumun vahimliğini anlamıştım; tüm sınıf uyukluyordu. Derin nefesi ciğerime çekip sıranın üstündeki kalemle, kafamı sıradan kaldırmadan sırayı çizmeye başladım.
Sıkıcı hayat, sıkıcı gün, sıkıcı ders... Ve sıkıcı bir öğretmen! Arda yokken her şey sıkıcı geliyordu gerçi bana. Sıranın üzerine rastgele çizdiğim desenler, zil çalıncaya kadardı. Karşı sırada, duvar dibinde oturan Emir'in yanına koşturdum; zili duyunca. "Emir! Lütfen okuldan kaçalım, lütfen." Kafasını sağa sola doğru sallayarak reddetti. "Olmaz, işlerim var benim." Önünde duran kapağı dahi açılmamış deftere baktım. Siyah kapağının üzerinde bazı grup ve sanatçıların çıkartmaları vardı. "Bunlar kim?" Elimle gösterdiğim çıkartmaya bakıp hafifçe gülümsedi, sebebini anlamamıştım. "The Script" Çok fazla müzik dinleyen biri olarak söylüyordum ki, daha önce hiç duymamıştım bu grubu.
Emir ile olan kötü geçmişimize sert bir çizgi çekmiştik. Hiç konuşmadan hem de. Hastanede onu gördüğüm andan beri iyiydi; hem bana karşı, hem diğer herkese karşı. Bir yere başını mı çarptı, bilmiyorum ama sorgulamadan onaylamıştım hayatıma onu.
"Okulda ne işin var?" Aniden aklıma düşen sorgu, ben daha anlamlandıramadan dudaklarımın arasından çıkmıştı. Gülümsemesi solarken ardımdan uzağa baktı, dudaklarını kemiriyordu. "Emir?" Endişelenmesi, endişelenmeme yol açmıştı. "Emir..." Tekrarlayarak bana dönmesini sağladım, sorun neydi ve neden benden gizliyordu?
"Bana..." Derin nefesi sesli bir şekilde çektiğinde endişelenmem artmıştı. "Sana?"
"Bana bir burs teklifi geldi, ünlü bir spor kulübü. Kısacası..." Devamını getirmeyip sustuğunda kafamı öne eğerek gözlerime kadar ulaşan duygu yoğunluğunu fark etmemesini diledim. "Nakil olmam lazım. Bak, biliyorum; bu bursa ihtiyacım yok ama... Eğer bu bursu alırsam, kariyer yapabilirim ve geleceğim... Harika olur."
Bencildim. Sevdiğim, Dünyama kabul ettiğim insanlar için gerçekten bencildim. Sadece yanımda dursunlar, hep benimle olsun ister ve onları yanımda tutmaya çalışırdım. Kaybetmek istemiyordum, bir kez daha kaybetmek istemiyordum ama Emir bu konu da haklıydı. Eğer burs alır ve kariyerine zemin hazırlarsa her şey onun için daha güzel olurdu.
"Ben... Mutlu ol, olur mu?" Bencilliğimin farkına varmayı büyük erdem saymıştım, kendimce. Emir, mutlu olacaktı ve eğer o mutlu olursa bende mutlu olurdum, değil mi? Benden uzakta... Ama mutlu. Bu yeterdi.
Aslında yetmezdi fakat Emir'in önüne taş koyup her şeyi zorlaştıramazdım. Onun da bir hayatı vardı. "Arada sırada seni ziyarete gelmeyi düşünüyorum, yani..." Kafamı kaldırıp çatallaşan sesin sahibine baktım, gözleri dolmuştu. "Ben, belki de ilk defa bir kızı bu şekilde kabul ettim, istedim ve... Sana kötü davranışlarım falan hep bundandı. Her şey için özür diledim, beni sorgusuz kabul ettiğinin farkındayım ve sen bunu yapmışken şimdi gitmek zorundayım, bu berbat bir his." Son kelimelerinde fısıldarken gözlerine diktim gözlerimi. "Ağlama..." Elimi kaldırıp henüz olmayan yaşını sildim, buruk gülümsemesi yerleşti dudaklarına. Sevmiyordum bu gülümsemeyi."
"Özür dilerim..."
Gülümsedim. Her şeyi geride bırakmaya hazırdım, yeterince yorulmuştum.
"Kantine inelim mi?"
XX
Bir tren vardı; hayallerimi, umutlarımı ve yaşanmışlıklarımı alıp ortadan kaybolup giden bir tren.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GRİ
ChickLitMeraklı biri olduğum, inkar edilemez bir gerçekti. Ben; tozlu kütüphane raflarının arasında nefes alan, okuduğu bir kitabı yahut cümleyi, satırı, paragrafı defalarca, ezberlercesine tekrardan okuyan. Kitabı okumayan aksine onunla nefes alan, on...