17.RENK: KONUŞMA

2.6K 194 22
                                    

P.L: Bebe Rexha – Knees

90 BİN OLMUŞUZ! 90 BİN KEZ TEŞEKKÜR EDERİM!

Arda, takım ile beraber gittiğinde çantamdan yarım bıraktığım kitabı çıkartıp okumaya çalıştım fakat bir müddet sonra fark ettim ki kitabı okuyamıyordum. Kitap önümde öylece izliyordum, okuduğum kelimeler havada uçuşuyor gibiydi, zihnimle buluşmuyorlardı.

Oflayarak kitabı kapatmaktan başka bir çare bulamadım, zihnimin doluluğu kaçışımı engelliyordu. Düşündüm... Sadece düşündüm. Annemi, bu sabahı, Ali'nin bana yardım edişini, Arda'yı... Düşünüyordum düşünmesine ama bir sonuç alamıyordum. Ağların sıklaştığı zihnimde aydınlık gözükmüyordu, var olan tek şey karanlıktı. Anemi partide yendiğimi düşünmüştüm, yenmiştim de.

Kısa bir süreliğine.

Sahte bir zafer...

Telefonumu cebimden çıkarıp Pembe Saçlı Kız'ı aradım. Onunla konuşmayalı ne kadar olmuştu, hatırlamıyorum ama onu özlemiştim. Hakkında bir şey anlatmazdı, sadece benim hakkımda konuşurduk, sadece beni dinlerdi. Arada espri yapar, güldürürdü. Arkadaştık, değil mi?

Telefonun ucundan bir kadın sesi aradığım kişiye ulaşamadığımı söyledi. Tekrar denedim, yine aynı şey. Ona mesaj atmak istedim fakat aklıma hiçbir şey gelmedi, mesaj kutusuna basit bir "Hey?" yazdım.

Telefonumu masanın üzerine bırakırken istemsizce zihnim bana gideceğini söylediği anılarla doldu.

Gitmiş miydi?

Masanın üzerindeki telefona gergin bir bakış atıp ayaklandım. Çantamı hızlıca toparladıktan sonra telefonumu da alıp okulun sahasına gitmeye karar verdim. Belki Arda'nın yanında durursam bu can acıtan düşüncelerden uzaklaşabilirdim. Son dersimiz zaten boştu, öğretmen gelmemişti.

Merdivenlerden koşar adımlarla ilerlerken kendime hep sorun yok diye tekrarladım.

Gitmemişti, sadece ona ulaşamıyordum; hepsi bu.

Öyle değil mi?

Hepsi bu.

Sahaya giriş yaptığımda oyuncuların kendi aralarında maç yaptığını gördüm. Sesimi çıkarmadan seyirci koltuklarından birine oturup izlemeye başladım. Gözlerim aradığını bulduğunda zihnimde hiçbir düşünce kalmamıştı. Sadece o.

Gergin gözleriyle topu tutan takım arkadaşını izliyor, terlemiş bedeniyle onun peşinde koşuyordu. Emir, topu elinde tutan çocuğa doğru bir hamle yapıp topu tutarak Arda'nın kafasına fırlattı.

Hızla ayağa kalktım ve tedirgin bakışlarımla beraber saha içerisine koştum. Arda'nın başına geldiğimde o çoktan kalkmış, "Ne yapıyorsun lan?!" diye bağırarak Emir'in üzerine doğru yürümüştü. Takımda geri kalanlar ise Emir ve Arda'nın arasına girmiş, ikisini birbirinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. "Kafan yamuk geldi, düzelteyim dedim!"

"Lan ruh hastası mısın sen?" Arda'nın sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki; ses tellerinin zarar geldiğine inanmıştım. "Arda sakin ol." Omzuna tutundum, önündeki arkadaşları onu tutmaya yetmemişti. Önce dönüp bana baktı ve hemen kafasını çevirdi, ardından yeni fark etmiş gibi tekrar dönüp "Senin burada ne işin var?" diye şaşkınlıkla soludu.

"Ov... Kurtarıcı meleğimizde burada!" Birbirimize olan bakışlarımızı Emir'in sesi kesti ve ikimizde dönüp ona baktığımızda kaşlarını çattı, "Ah, pardon Arda senin kurtarıcındı, değil mi?" Bunu söyledikten hemen sonra yüzü şeytani bir hâl aldı; gülümsemesi korkunç ve kan dondurucuydu. "Ne?" Dediği şey, geçen seferki kavgaya yapılan bir gönderme miydi? Geçen sefer, Arda yokken benim sessiz oluşumu, Arda'nın geldikten sonra nasıl değiştiğime laf etmişti. Ki, bu gerçekti. Arda yokken sessiz biriydim, fakat şimdi eskisine oranla konuşmayan bir tip değildim. Çünkü Arda'yı sevmiştim, onunla konuşmak hoşuma gitmişti. Arda'nın ve benim benzer ruhlar taşıdığımıza inanıyordum, o geldikten sonra değişmemin normal olduğunu düşünüyordum.

BEN GRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin