Yağmur ikinci bir kişilik fakat, ikinci bir kişi değil. Cennet'in kafasında yarattığı bir karakter. Yani öyle biri yok, sadece Cennet'in kafasında. Dışarı çıkmaktan bahsederken Cennet'in onun gibi davranmasından bahsediyordu.
"Cennet! Nerede bu kız, okula geç kaldı!" Elimi merdivenin tırabzanına yaslayarak merdivenlerden yavaşça indim. "Cennet!" Beni görmüyordu fakat ben, bütün kinimle izliyordum dolanmasını. "Gerizekalı ya, in aşağıya!" Kafasını sinirle kaldırdı, pjimalarının içinde ki küçük kızını gördüğünde daha da öfkelendi. Henüz öfkesinin kurbanı olmadan atıldım konuşmaya. "Okula gitmeyeceğim." Söylediğim basit bir cümle, yüzünün sinirden kızarmasını sağladı. Yanaklarını şişirdi, yumruklarını sıktı. Tam bağıracak derken, inanamadığım bir şey yaptı. "Ne halin varsa gör!" İşine geç kalmaktan, daha doğrusu bir şeylerin kontrolünü sağlayamamaktan nefret ederdi. Buna en büyük mahkum; zamandı. Her anı planlı, her günü rutin bir şekilde geçen bir kadındı. Risklerden nefret eder ve ne çıkarlıysa onu yapardı.
Hayat, onun elinde bir oyundan ibaretti ve o, oyunun çıkışlarını sadece kendisinin kazanmasına göre şekillendirmişti.
Bu gece hariç.
Annem söylenmeye devam ederek çıktı dışarı. Eğer aşağıya bu kadar geç inmeseydim benimle kavgaya tutuşur ve tabii ki o kazanırdı. Sonuç olarak ben okula, o da işe giderdi. Fakat böyle olmadı. O kadar geç inmiştim ki, benimle kavga edecek bir zaman bile bırakmamıştım ona. Geleceğini bildiğimden kilitlemiştim odamın kapısını, bütün çıkışları suratına kapatmıştım.
Ayaklarımı sürüyerek döndüm odama, bir yandan da titriyordum. "Sakin ol." Kendi kendime konuşarak yatağımın önüne geldim. Şakaklarımı ovalayarak düşünmeye başladım. Okula gidip zaten karışık olan zihnimi iyiyce bulandırmazdım. Öncelikli çözümüm; Araf Ali ve annem olmalıydı. Dün de babamı hasta olduğuma ikna ederek gitmemiştim yine. Dün, beni okula bırakma sırası babamda olduğu için sorun olmamıştı ve annem, okula gitmediğimin farkında bile değildi. Babam ise akşam geldiğinde benim iyi olduğumu gördüğünden ses etmemişti.
"Ee, izin veriyor musun?" İzin verdiğimi zaten biliyordu, kendini tatmin etmek için sormuştu. İrislerimi ona dikerek kafamı salladım. "Bir savaş başlatıyorsun..." Yatağa çıkarak arkamdan uzanıp sol yanıma, kalbimin olduğu yere elini koydu. "Ya burada ki savaş?" Küçükken yaşadığım kötü anılar, beni takip ediyordu. Annemin yaptıkları, her daim ensemde soluk alıyordu ve içten içe biliyordum ki annemin, beni bu şekilde hırpalaması ruhumu kırmış ve ona derin kesikler eklemişti. "O savaş..." Uzanıp elini tuttum, ne diyebileceğimi ben de bilmiyordum. "O savaş hep devam edecek." Duraklayarak gözlerimi kapattım. "Yaşadığım müddetçe o savaşın harabeleri beni takip edecek." Elini iteklerken ayağa kalktım. "Sence annem ve Ali arasında ne var?" Dudağını büktü, düşündü. "Ali, genç biri. Aşk ilişkisi olamaz, değil mi?"
"Saçmalama!" Bu benim bile düşünemeyeceğim kadar saçma bir fikirdi. Nedense annemin babamı aldatma fikri bile kulağıma inanılmaz geliyordu. "Hem kadın ondan nefret ediyor." Yağmur bunun üzerine omzunu silkti.
Açıkçası gergindim, ya bugün planladığımız hiçbir şey gerçekleşmezse...
"Cennet Hanım?" Ardından gelen kapının tıklanma sesi, yerimde irkilmeme sebep oldu. "Efendim?" Kapıyı açarak evin çalışanına hafifçe gülümsedim.
Elinde tuttuğu biri büyük, ikisi küçük siyah kutuları bana uzatarak, "Bunları anneniz bıraktırdı efendim." Elinden alarak kısa bir gülümseme ile teşekkür ettim.Tam kapıyı kapatacakken tekrar bana seslendi, "Anneniz bir kuaför de gönderecekmiş efendim." Tekrardan kafamı salladım. Ağzımı açsam, ne diyeceğimi bilmiyordum ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GRİ
ChickLitMeraklı biri olduğum, inkar edilemez bir gerçekti. Ben; tozlu kütüphane raflarının arasında nefes alan, okuduğu bir kitabı yahut cümleyi, satırı, paragrafı defalarca, ezberlercesine tekrardan okuyan. Kitabı okumayan aksine onunla nefes alan, on...