Üçüncü Bölüm: "İstek."
P.L: Adele – Skyfall
"Öyleyse?" dedim kendi kendime. Düştüğüm bu durumun sebebi bendim ve yine, düştüğüm bu durumdan kendimi kendim kurtarmalıyım. "Ah, hayır bu da olmaz." Önüme çektiğim kâğıdın üzerine defterimi nasıl alabileceğim konusunda tahminler yürütüyordum ve hepsinin üzerine çizik atmış, hiçbirini yeterli bulmamıştım. Topladığım tüm nefesi bir anda vererek başımı olumsuz bir ifade ile salladım.
Kişilik özelliklerimin en başında yer alan sakarlık elbette ki her daim bana sorun çıkarmıştı fakat böyle bir sorun ile hiç karşılaşmamıştım açıkçası. Alnımı ovuşturarak elimdeki kâğıda bakmaya devam ettim. Bulunduğum durumdan kurtulamadığımı fark ettiğim için hızlıca buruşturup sinirle fırlattım. Yatağa sırt üstü kendimi atıp başımın altındaki yastığı çekiştirerek altımdan çıkarıp suratıma bastırdım. Yastığı çekip odamın tavanında gezdirdim bakışlarımı.
Ne yapacağımı, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bu yaşıma kadar hep annem bana ne yapmam gerektiğini söylemişti ve ben, hep onun istediklerini yapmıştım. Bu yüzden doğru düzgün bir karar verme yeteneğim yoktu. Bu yaşıma kadar kararlarımı hiç kendim vermemiştim ki olsun.
Gözlerimi beyaz tavana kilitlemiş, son günlerde değişen hayatımı düşünüyordum. Dün ilk defa biri beni Emir'e karşı savunmuştu. Meraklı ruhum, nedenini düşünmekten kafayı yemek üzereydi ama bedenim, sadece uzanmakla ve baygın baygın bakmakla kalmıştı.
Zihnimin bir köşesine iteledim Melike'yi. Arda'yı düşündüm; o nasıl olmuştu da bu kadar hızlı bir şekilde hayatıma dahil olmuştu?
Geçtiğimiz günlerde bana arkadaş olduğumuzu söylemişti. O an, puslu zihnimin ön penceresinde belirince gülümsedim hafifçe. Bir arkadaşım vardı...
Arda'yı ilk başta istememiştim, aslına bakılırsa yalnızlığıma o kadar alışmıştım ki artık kimseyi kabul edemediğim sıralarda Arda hayatıma dahil olmuş, hapsolduğum o siyah oda yavaşça renklenmeye başlamıştı. Arda basitti, çözülmesi gereken biri değildi. İstediğiniz an onu okuyabilirdiniz, dahası sevecen bir insandı. Biz farklıydık, o insanlarla iyi anlaşırdı, ben bir türlü anlaşamaz, onlara ayak uyduramazdım. Belki de bu yüzden böyle iyi anlaşıyorduk, ben kimsesiz olduğum dünyamı onun sayesinde renklendirmiştim ve o fazla kalabalık olduğuna inandığım sevgi dolu kalbine beni de davet etmişti.
Belki de yanılıyordum...
Belki de onu fazla büyütüyordum gözümde. Sıradan bir insandı, sadece yeni geldiği ve sınıftan ilk beni gördüğü için arkadaş olmuştuk? Belki zaman geçtikten sonra o da diğerleri gibi davranacaktı bana?
Kafamı altımdaki yatağa vurmaya başladım bu sefer. Eğer bir insanın beyni, düşünmekten patlayabiliyorsa benim beynimin, hemen şimdi patlaması lazımdı. Sıska ellerimle ifadesiz yüzümü kapattım ve derin bir nefesi çektim. Nefes daha ciğerlerimden çıkamadan, düşünceler yine ele geçirmişti beni.
Bazen keşke cesur olsam diyordum. Hani şu, anına göre yaşayan, deli dolu olan tipler var ya... Onlardan olmak isterdim. Hiçbir derdim yok, geleceği düşünmekten başıma ağrılar girmiyor... Güzel bir yaşam biçimi olmalıydı ama yapım gereği iki dakika sonrasını bile kafaya takıyordum.
Zihnimin puslu kısımlarında kalmış, diğer düşüncelerin arasına sıkışmış ufak bir soru; tekrardan yerine geçip zihin penceremde tüm parlaklığı ile parladığında gözlerimi hızlıca açıp yataktan kalktım.
Ya, defteri okuduysa?
Nedenini hiçbir zaman öğrenemediğim bir şekilde, insanların yazdıklarımı okuması bana ürkünç gelir. Bu yüzden hiçbir zaman bir yazar olamayacağımı bilmek, bu fikirden kurtulmamı istememe sebep oluyordu ama yapamıyordum. Sürekli olarak yazdıklarımı saklıyor, insanların göremeyeceği yerlere akıtıyordum mürekkebimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GRİ
ChickLitMeraklı biri olduğum, inkar edilemez bir gerçekti. Ben; tozlu kütüphane raflarının arasında nefes alan, okuduğu bir kitabı yahut cümleyi, satırı, paragrafı defalarca, ezberlercesine tekrardan okuyan. Kitabı okumayan aksine onunla nefes alan, on...