-ÖZEL BÖLÜM-

2K 108 66
                                    


Dipnot: İkizlerimiz daha bebek...

"Yapma oğlum, evladım yapma!" Ellerini saçlarında çekmeye çalışırken aynı zamanda oğlunu da incitmemeye çalışıyordu. "Çocuğum yapma, diyorum!" Oğlunun bir anda irkilmesi, sesinin fazla yüksek çıktığının kanıtıydı. Bir müddet başının tepesinde şaşkın gözlerle babasına bakan Korkut Ali, en sonunda ağlamaya başlamıştı.

"Şşt, sessiz ol. Annen duyacak." Çocukları konusunda ikisi de düşkünlerdi ama elbette ki anne olan Cennet daha düşkündü ve bunun yüzünden sürekli kavga eder boyuta gelmişlerdi. En ufak şeyi büyütüp tartışmadan, kavgaya dönüştürebiliyorlardı. "Oğlum az sussana!" Çocuğu susturmak yerine daha çok ağlamasına sebep olmuştu bu bağırma. Merdivenlerden aşağı inen ayak seslerini duyması ile ayağa fırlayıp salon kapısını kapatması bir olmuştu. Bu karısını oyalar, oğlunu susturması için ona zaman tanırdı...

"Lan iki dakika mert ol be." Sitemkâr tonu, el kol hareketleri oğlunun dikkatine çekmişti. Az önce yerde uzanan kendisinin tepesine çıkmasaydı oğlu, böyle zor durumda kalmayacaktı. Başının tepesine gelmiş, yerde sırt üstü uzanan babasının saçlarını çekemeye, oynamaya, hatta suratına vurmaya başlamıştı küçük elleriyle Ali.

Adını aldığı dayısı gibi, babasına rahat yüzü vermiyordu. Öte yandan, kızı konusunda herhangi bir şikâyeti yoktu Arda'nın...

"Heh! Böyle, oğlum. Her şeyde de ağlama yani, evladım..." Oğlunun bir anda susması, dudaklarını ısırması ve hiç hoş olmayan bir sırıtma ile babasına bakması saniyeler sürmüş gibiydi. "Sen niye öyle pis pis sırıtıyorsun?" Ali'nin yüzünde 'bazı mühim zamanlarda' ortaya çıkan bir gülümseme vardı. Ellerini çırpıp sırıtmasını büyüttü. Bunun ne demek olduğu gayet açıktı. "Ay, hayır..."İstemsizce suratını buruşturup mırıldandı. Kapıyı suratına kapatmış olduğu karısı, kapıyı aralayarak çıktığını haber verince dönüp kadınına baktı.

"Cennet, bu sıçtı."

İrkilen kadın, duyduğu cümle ile bir yerdeki oğluna, birde kapının az ötesinde ayakta bulunan babasına baktı. "Arda, ne biçim konuşuyorsun sen?" Her anne gibi o da oğlunu tanıyordu. Altını doldurduğu zamanlar, suratına sinsi diyebileceğimiz bir sırıtış eklerdi. Ve şimdi, daha öncekilerinden çok daha büyük bir sırıtış ile babasına dönmüş, gülüyordu.

"Ama sıçtı..."

İşleri için dışarı çıkması lazımdı, geç kalmıştı. Kolundaki saate bakınca gözleri büyüyen Cennet, derin bir nida ile ileri atılıp çenesinden tuttuğu kocasının yanağını öperek dışarıya koşturdu. Çıkarken "Temizle o zaman, hayatım!" diyerek Arda'nın ölüm fermanını vermişti.

Ve kapı, kapandı.

"Anlamadım? Ben? Bebek? Boku? Temizlemek?"

Korkut Ali, her daim sorun çıkarmıştı babasına. Dişi çıktığında bile ağlarken annesinin aksine hep babası ile uğraşmış, onu yormuştu. "Bana ne ya... Sıçmasaymış yani!" Omzunu silkerek televizyonun karşısına geçti. Oğlunun sırıtışı hala yerindeydi.

O da biliyordu. Tıpış, tıpış temizleyecekti...

"Ne gülüyorsun lan?" diye homurdandı, televizyonda herhangi bir maç açarak. "Dayısı kılıklı..."

XX

"Ya sıçarsın, anlarım ama seninki bildiğin nükleer bomba, be evladım..." Suratını buruşturup dolu beze baktı. Yapmayacağını söylemişti, değil mi?.. Yapmak zorundaydı, sonuçta karısı eve geldiğinde oğlunun altının kirliliğinden dolayı pişik olduğunu görürse, çiğ çiğ yerdi onu.

BEN GRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin