P.L: Rag 'N' Bone Man – Skin
Derin bir nefesle ciğerimi şişirmeye çalıştım, yüzüm yatağa yaslı olduğu için bu zordu ama yine de yapabiliyordum zaten geldiğimden beri yaptığım tek şey buydu.
Ne zamandır burada olduğumu, boş vermişlikle uzandığımı hesaplayamadım bir an için. Neler olduğunu bilmek ya da hatırlamak istemiyordum. Ne yazık ki ikisi de benim isteğim dışında gerçekleşiyordu. Soyunma odasından dışarı çıkmamış diğer derslerde yok yazılmıştım, sınıfta ne olduğunu bilmiyordum, Arda'ya ne olduğunu bilmiyordum. Gözlerimin önüne görüntüler akıyor fakat ben hepsine başımı çeviriyordum, görmek istemiyordum.
Çevremde yaşanan olaylara anlam verememiştim.
Tek bildiğim canımın yandığıydı.
Gözlerimin önüne görmek istemediğim o görüntü geldi, yine; Arda'nın kanlı eli. Cama neden yumruk atmıştı, neden bu kadar sinirliydi, Emir'e yardım ettiğimde ne hissetmişti? Sorular o kadar fazlaydı ki bir müddet sonra başıma ağrılar girmişti. Sorulardan kafam ağırlaşmıştı. Yüzümü biraz daha bastırdım yastığa, belki nefessiz kalıp ölsem sorulardan ve yaşananlardan kaçabilirdim.
Kafamın içinde kirli bir ses, bana tüm bunların benim suçum olduğunu bağırıyordu, her şey için beni suçluyordu. Ses doğruyu söylüyordu, doğrular canımı acıttığında yalanı tercih ederdim. Sesinin kesilmesini isterdim, eğer gerçek bir bedene sahip olsaydı onu öldürebilirdim şu an. Susması için katil bile olabilirdim... Ama bunun olmayacağını içten içe ben de biliyordum. Ters dönerek tavanı izlemeye başladım. Saçlarım yüzüme yayılmıştı ama onları çekecek halim bile yoktu, saçlarımın arasından baktım dünyaya. Okuldan geldiğimden beri yatağımdan kalkmamıştım, kalkamamıştım daha doğrusu. Beynim dönüp dolaşarak o anı tekrar yaşatıyordu bana, o anı gözümün önünden hiç çekmiyordu. Zihin penceremin duvarlarında yankılanıyordu o an...
Gözleri tekrar düştü zihnime, sanki yanımdaymış gibi hissediyordum bakışlarını. İstem dışı elimi yukarıya uzattım, tutmak istedim, tutunacak bir şeyler istedim belki. Gözümün önündeki hayal, elimi uzattığımda havadaki toz zerreleri gibi uçuşmuştu. "Neden?" Soru birden bire çıktı dudaklarımdan. Kime sorduğumu bilmiyordum, neyin nedeni olduğunu da bilmiyordum. Ne hissettiğimi hala anlamamıştım, ne hissetmem gerektiğini bilemiyordum, kafamın içerisinde kirli sesler vardı. Bir bilinmezliğin ortasında yuvarlanıyordu ruhum. Kendi bedenimde yaşadığım değişikliklere anlam bile yükleyemezken hayatımda yaşadığım değişikliklere nasıl adapte olabilirdim ki?
Hayatım normaldi bana göre. Tek derdim ailemin benimle ilgilenmemesi, annem ile yaşadığım zorluklar ve okulda uğraştığım dingillerdi. Bunlarda dert olmaktan çıkacak bir dönemdeydi, çünkü alışıyordum. Alıştığın zaman, her şey basitleşiyordu. Alıştığın zaman, artık acıyı hissedemiyordun. Bu aslında iyi bir şeymiş gibi görünebilir ama değil. Buna eminim. Düşünsenize, alışacak kadar kötü şeyler yaşamışsınız...
Ben alışacak duruma gelmiştim. Sonra biri çıkmıştı karşıma; alıştığım düzeni yıkmıştı. Artık birileri ile konuşabiliyordum, artık daha çok gülüyordum. Kısa bir zamanda varlığına alışmıştım onun... Ve şimdi, onun yokluğuna mı alışacaktım?
Dudağımın kenarı kıvrıldı, buruk bir ifade gözlerime yerleşti. Arda'yı doğru düzgün tanımıyordum bile. Tanımadığım biri için acı çekmek ne kadar mantıklıydı? Gururum neredeydi, buna nasıl müsaade edebiliyordu? Tanrım, ben gerçekten ahmaktım! Doğru düzgün tanımadığım birine alışmak... "Salağım ya ben." Sesli bir şekilde söylemiştim ama sesim o kadar kısıktı ki ben zor duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GRİ
ChickLitMeraklı biri olduğum, inkar edilemez bir gerçekti. Ben; tozlu kütüphane raflarının arasında nefes alan, okuduğu bir kitabı yahut cümleyi, satırı, paragrafı defalarca, ezberlercesine tekrardan okuyan. Kitabı okumayan aksine onunla nefes alan, on...