Konuşmasını dinledikten sonra "Tamam ağabey, yarın mı okula başlıyorum?" diye sordum. Okullar açılmıştı ama ben hala başlayamamıştım. Bir müddet karşı taraftan onaylama mırıltılarını dinledim ve daha sonra sessizliği. Sessizliği ilk bozan kişi, Cüneyt ağabey değil de arkasından gelen ve benimle değil, Cüneyt ağabeyle konuşan kişiydi. "Sor bakalım, okul için bir ihtiyacı var mıymış?" Soruyu duymama rağmen Cüneyt ağabeyde tekrarlayınca duyamayacakları tonda sessizce kıkırdadım, "Yok ağabey, yani forma falan lazım mı okul için bilmiyorum ama onun dışında defter falan desen geçen seneden kalma eski defterlerim var, onlar idare eder beni."
"Duyduğum kadarı ile formalı değilmiş okul, serbestsin ama dediğin gibi onun dışında bir ihtiyacın varsa çekinme. Çanta olur, kalem olur, ne bileyim çekinme işte oğlum." İsterik mi oldu nedir ama tekrar kafa sallamaya göremeyeceği halde başladım. "Tamam ağabey, sağ olasın," Karşı taraftan gelen babacan gülüş hayatım boyunca hiçbir şekilde hissedemediğim bir sıcaklığın içime yayılmasına sebep oldu. "Önemi mi var Allah aşkına?" Ağzımı açıp itiraz edecekken, arka fondan gelen araba sesi ile Cüneyt ağabey tekrardan konuşmaya başladı, "Neyse Arda, patron geldi ben kaçar..." Heyecanlı sesim daha ben ne olduğunu anlamadan, kendimden habersiz çıkıp konuşmaya başladı, "Ağabey ya, bari adını söyleyin şu patronun." Yine karşıdan yükselen gülme sesleri adını dahi öğrenemeyeceğimin kanıtıydı.
"Yarın görüşürüz Arda, evinin önünden seni almaya gelirim ben." Ve telefon kapandı. Ne adını, ne de dış görünüşünü dahi bilmediğim bir insana hizmet etmek saçmalık olsa da paraya ihtiyacım vardı ve en kolay yol 'patron' dediğimiz adamdan geçiyordu. Aslına bakılırsa; kumar da oynayabilir ve ya daha pis şeylerde yapabilirdim, bunlar da kolay para kazanma yollarıydı fakat annemi üzemezdim.
"Oğlum, okula ne zaman kaydın yapılacak senin, hani burs kazanmıştın?" Kapıyı çalmadan girmesi, annemin kazandığı yeni alışkanlıklardan biriydi. Sırtımı yatak başlığında çekerek, dolabımın yanında duran çalışma masasının üstünden eşofman takımımı aldım. "Ya anne, başlayacağım işte. Hem başlamamıştır konular, geç kalmadım yani." Bir yandan giyinirken, bir yandan da annemin gözle görülür bir şekilde yüzünü talan eden endişeyi seyrediyordum, "Ya oğlum bak, gene gereksiz telaş diyeceksin ama bir dinle beni. Burs kazanmışsın, iyi hoş güzel ama nereden çıktı bu burs işi? Benim niye haberim yok Arda? Bak doğruyu söyle, bu işin altında başka bir iş yok değil mi?" Eşofmanımı giyip yatağa oturarak çoraplarımı ayağıma geçirmeye başlamıştım o esnada.
Annem her zaman endişeli bir insan olsa da sanki şu an endişenin kelime anlamı gibi davranıyordu, annemin korkması beni daha da geriyordu; çorabımı giyerek, iki elinden de tutup ikisini de teker teker öptüm. "Annem korkma, basketbol içinmiş hem bu burs, kötü bir şey değil yani." Soran olursa 'basketbol bursu' diyeceğimi en başından söylemişlerdi. Basketbolu iyi oynamam her zamanki gibi işime yaramıştı.
"Aman sonra seni Karakoldan toplamayayım da..." Fazla abartıyor olsa dahi sesimi yükseltemezdim. Ona kızmak yerine, gergin ortamı dağıtmak adına ayağa kalkıp, konuşmaya başladım.
"Karıncanın teki zenci bir kola düşmüş ne demiş?"
"Ne demiş?"
"Eyvah! Karakola düştüm demiş!" Annem yüzünü ekşitip bana bakarken ben başımı geriye doğru atıp kahkaha atmaya devam ediyordum, "Duydun değil mi? 'Karakola düştüm' demiş..." devamında tekrar bir kahkaha tufanı bedenimi sararken annem çoktan terliğini çıkartmış bana doğru sallıyordu.
"Gel buraya gel..." Odadan koşarak kaçsam dahi attığı terliklerden biri kafama isabet ettiğinde durup başımı ovalayarak sevimlice gülümsedim, "O kadar da kötü değildi be." Yazmasını ucundan çekiştirip düzelterek yalancı sinirini sesine verdi, "Seni evlatlıktan reddetmeme ramak kalmıştı." Ardından ikimizde kahkaha atmaya başladığımızda dünyanın en mükemmel şeyine sahip olduğumu anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GRİ
ChickLitMeraklı biri olduğum, inkar edilemez bir gerçekti. Ben; tozlu kütüphane raflarının arasında nefes alan, okuduğu bir kitabı yahut cümleyi, satırı, paragrafı defalarca, ezberlercesine tekrardan okuyan. Kitabı okumayan aksine onunla nefes alan, on...