İnsan yaşamı boyunca bir çok sınavlardan geçer, acılarla sınanır. Kaldıramam dediği ne varsa gelir başına ve yaşamaya mahkumdur. Herkesin nedeni farklıdır ama sınavı aynı. Yükler çoğaldıkça omuzlar ağırlaşır ve kendini taşıyamaz hale gelir insan. Biteceği umuduyla yaşarız, sabrederiz zaman zaman umudumuzu yitirsekte. Herşey geçer derler, her acı birgün geçer ilacı zamandır derler. Benim sınavım da sensin. Yaşamım boyunca seni nereye koyacağımı, nasıl seveceğimi, kendime karşı nasıl savunacağımı bilemedim. Bana kırk yılda bir şefkatle bakarsın ve ben kendime masallar anlatır prenses olurum. Beni sevdiğine çok sevdiğine inanırım, inanılmaz güçlü olurum. Ama sevmediğini de milyon kez ıspat eder, masalımı kabusa çevirirsin kendime yenik düşerim. Seninle neler paylaştık onca yıl içinde? Düşünüyorum da, hiçbirşey. Hiçbir acım da, mutsuzluğumda kötü günlerimde yoktun. Hoş iyi günlerimde de sayılıydı varlığın, Beraber güldüğümüz günler senin kadar az oldu. Can yakmakta cömert davrandın her zaman, gönül almakta cimriydin. Seni hep affetmek istedim, beni sevdiğine inanmak istedim, sana koştukça düştüm, düştükçe yaralandım. Şimdi öyle bir yerdeyim ki, istesem de affedemiyorum seni. Seni seviyormuyum bilmiyorum, bazen elime sana ait birşey geçiyor ve canım çok yanıyor. Anlatamayacak çok yaralarım var sana dair ve kırgınım sana hem de çok kırgınım! Bu hayatta en kırıldığım insan sensin, ömrüme kapanmayan yaralar açan ve iz bırakan tek kişi sensin. Affedemediğim tek insan! Yarın yine hayatta olduğun halde sensiz gireceğim yeni bir güne daha.!
Sorun değil demekten içim çürüdü.
Biriniz de çıkıp; “sorun biliyorum, havyan gibi kırdım seni.” desin.
Saat kaç olursa olsun beni arayabilirsin, ancak açıp efendin olmam artık.. Mesaj atabilirsin, susma hakkımı kullanırım.. Eskisi kadar katı değilim.. Karşıma çıkabilirsin elbette.. Sanki daha evvel seninle gönül bağım olmamış gibi burnumun dikine yürürüm, sen üzülürsün.. Ağlayabilirsin, bunu benim senin yüzünden olan hayata küskünlüğüme sayarsın.. Ben halden falan anlamam artık, içebilirsin de.. İşte o zaman bana gelme.. İşkembe çorbasıyla gram alakam yok.. Yaralarımı saran insanlar lazım bana.. Bir yara daha açan değil.. Biz seninle olsak olsak, mahalleye rezil oluruz anca.. İyisi mi, sen otur, ağla, düşün, üzül, sigaranı yak.. Ben artık ‘uyursam geçer’ cinstenim..
Ve ;
Ben kendimi bile yarım yamalak severken, seni herşeyine rağmen herşeyinle sevdim iki gözüm.
Ben ki; kendi kusurlarını yüzüne vuran, kendi eksikleriyle kendini vuran, kendine tahammülü olmayan bir insanım.
Seni tüm eksiklerine, kusurlarına rağmen eksiksiz sevdim.
Sana kırgınken kendime küstüm, sana öfkeliyken kendime bağırdım ve bakmaya doyamadığım o güzel yüzün asılmasın diye, söylenecek tüm sözleri çiğnedim yuttum, sana sustum.“Benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor” diyordu Ali Lidar. Ne güzel diyordu…
Sen, seni sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilseydin koşar adım gidebilirmiydin benden ve gidipte dönmemeye direnirmiydin bu kadar?
Yaptığım en güzel, en kusursuz şey seni sevmek oldu.
Ne güzel, ne çok sevdim seni iki gözüm.
Mucizelere inandığın gün burdayım.Biliyorum, birgün dayanamayacak küçük kalbim; arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye veda edeceğim…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUMUN İZİ 🥀
Non-FictionKalmak istedim, hep yanında kalmak istedim. Gözlerinde kalmak, yüreğinde kalmak, sol yanında, ömründe kalayım istedim. Gitmem için onca bahanem varken, kalmak için sebepler yarattım kendime. Hep kaldım, varlığında da kaldım yokluğundada. Zaman dedim...