2.3

746 59 29
                                    

Bölüm 24: Eski kafalı

Kalp atışlarının hızlanmasına ne sebep olur? Heyecan? Korku? Mutluluk? Yorgunluk? Bir insan bile isteye kendi canını yakarsa bu ne anlama gelir? Aptallık mı? Kendisinden aldığı bir intikam mı yoksa?

Kalp atışları hızlanmış, nefes alışlarını kontrol etmeye çalışıyordu Valentina. Garip. Kendisini iyi hissediyordu. Güçleri ona herhangi bir sıkıntı çıkartmamıştı şimdilik. Bunun sebebi içkinin ona verdiği etki mi, yoksa kendisi miydi bilmiyordu. Sadece kendisini iyi hissettiğini biliyordu. Hızla atan kalbi her ne kadar ona aksini haykırsa bile.. iyiydi işte...

Tam karşısında oturmuş olan ortağına dikmişti gözlerini. Yanında oturan adama odaklanmamaya çalışıyordu. Sadece onun kendisini tanımamasını umuyordu. Reginald Hargreeves ile düzgün bir geçmişi olduğu söylenemezdi doğrusu. Ne Five'ın ne de diğerlerinin bunu bilmesine gerek yoktu. Babalarını öldürmeye çalıştığını onlara söyleyemez idi. Yapamazdı işte.

Zaten böyle öğrenmişti ya adamdaki farklılıkları. Onunla savaştığı, dövüştüğü, her anda birden bire kontrolden çıkan güçlerini böyle fark etmişti. Kendisini kontrol edemeyip koskoca bir caddedeki tüm insanları delirttiğinde fark etmişti. Buna rağmen adama hiçbir şey olmadığında fark etmişti.

Korkmuştu. Çok korkmuştu.

Korkuyordu.

Aynı şeyin yeniden yaşanıp, şu an içinde bulunduğu yerdeki bu insanlara da bir şey yapmaktan korkuyordu. Kalp atışlarını hızlandıran da buydu zaten. İçinde yerini koruyan bu korku. Ama iyiydi şimdi. Öyle olmak zorundaydı.

Derin bir nefes aldı. Gözlerini hâlâ Five'ın üzerinden çekmemişti. Çocuğun üzerindeki bu bakışlardan rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdandığını fark ettiğinde hızla çekti gözlerini onun üstünden. Fark etmeden onu rahatsız mı etmişti acaba?

"Valu hariç." Şimdi de Five ona dikmişti gözlerini. "O benim iş arkadaşım. Bize yardım etmek için burada."

İş arkadaşım.

Yardım etmek için burada.

Sertçe yutkundu Valu. Buna söyleyecek bir şeyi yoktu. Five Hargreeves doğruları söylüyordu. O onun iş arkadaşıydı ve burada olmasının tek sebebi onlara yardım etmekti. Peki ya neden canını yakmıştı bu iki cümleyi duymak?

Five Hargreeves de tıpkı kızın yaptığı gibi yutkundu. Derin bir nefes alarak gözlerini yeniden babasına çevirdi.

"1989'da bizi evlat edinip kıyamette savaşmak üzere eğitin. Adımız Şemsiye Akademisi."

"Neden altı çocuk evlat..?" Diye soran Reginald Hargreeves'in sözünü "Yedi." Diyerek kesti Allison Hargreeves. "Birimiz burada değil."

"Öldü. Birimiz öldü."

Başı ağrıyordu. Yanındaki adamın dudaklarından çıkan nefes bile başını ağrıtmaya yetiyordu. Sıktığı yumrukları ile birlikte tırnakları avucuna batarak canını yakmaya başlamıştı. Kulaklarını bir ses doldurduğu. Diğerlerinin duyamadığı, ölü birisinin sesiydi bu.

'Öldüm ama buradayım. Klaus, söylesene ya! Valu, söyle onlara hadi!'

"Sus sen."

Ağır bir şekilde başını iki yana salladı Valu. Şu anda onunla uğraşmak istemiyordu. Önüne koyulmuş meyve suyuna kaşlarını çatarak bakmayı kesip Luther'a doğru eğilip onun önündeki içkiyi aldı. Zaten iyilik meleği koca adamın bunu içeceğini düşünmüyordu. İçkiyi kafaya dikmeden önce meyve suyunu alıp Luther'ın önüne koydu.

VALU - Number 5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin