2.6

722 64 41
                                    

Bölüm 27: Zaman

Zaman.

Öyle geniş bir kavram ki bu.. açıklaması imkansız. Bunca yıl boyunca araştırılmasına rağmen hâlâ içerisinde gizli sırlar barındırıyor. İnsan beyninin alacağından daha geniş bir yapıya sahip. Siz öğrendiğinizi sandığınız bir anda binlerce soru işareti belirir kafanızda. Aslında hiçbir şey bilmediğiniz fark ederdiniz.

Geri alınması ,neredeyse, imkansız bir kavramdır zaman. Yaptığınız bir hatayı geri alamazsınız. Sadece üzerine yeni şeyler ekleyerek onu değiştirirsiniz. Sonra da kendinizi o hatayı ortadan kaldırdığınıza ikna edersiniz.

Valentina'nın kendisini bu şekilde ikna ettiği yüzlerce hatası vardı. Şanslıydı ki onun bu hataları aklından silmesine yarayacak güçleri vardı. Düşünmek istemediği şeyleri aklından silip atabilirdi. Zaten onun etrafında olan hiçbir şey normal değildi. Hiç kimsenin çözemediği bir kavram olan zaman ile oynamayı adet haline getirmiş adamı seviyordu Valu. Ona göre bu yaptığı en büyük hatalardan birisiydi. Onu asla o gözle sevmeyecek birisini seviyordu, arkadaşım dediği kişiyi. En azından o öyle düşünüyordu... Bu düşünceler onu utandırıyor, korkutuyordu. Five Hargreeves'i yeniden kaybetmekten korkuyordu.

Ancak şu an bunları düşünemeyecek kadar sinirliydi. Kolundan tutan çocuğun ellerini üzerinden ittirdi ve uzaklaştı ondan. "Onu öldürmeme izin vermeliydin! En azından işkence edeb-"

Sustu. Gözleri yerdeki yazı ile buluşmuştu çünkü.

Öga För öga.

"Kan ile yazılmış." Diye mırıldandı merdivenleri hızla tırmanırken. Five da elindeki çanta ile beraber onu takip etti.

Üzeri beyaz bir örtü ile örtülmüş olan şeye yaklaştı ikisi de. Örtüyü kaldırıp altındaki cesedi gün yüzüne çıkartan Five Hargreeves oldu. Ancak hemen sonra yüzünü buruşturdu ve yeniden kapattı.

Gerçekten.

Sadece birkaç saat ortalarda olmuyorlardı ve bir anda birisini ölü buluyorlardı. Valu üzeri kapatılmış cesede bakarken gözlerini devirdi bıkkın bir şekilde. Bu gün yeterince ölü görmüştü. Ayrıca Elliot şu an son düşüneceği şeydi.

İçeriden duyduğu konuşma sesleri ile oraya doğru ilerlediler. Bu sırada Five herkesi toplayana kadar saklamak adına, elindeki çantayı dolabın kenarına gizledi. Bir yandan da kardeşlerden diğerleri burada mı diye kontrol ediyorlardı, ama hayır. İçeride sadece Luther ve Diego vardı. Onlar da garip bir telefon görüşmesi yapmaktaydılar.

"Bizden birisini öldürdün Olga, sana bunu ödeyeceğiz." Diyordu Diego tıslayarak. Anlaşılan o ki yerdeki yazıyı çok yanlış anlamışlardı. "Akşama ölmüş olacaksın!"

"Tam bir aptal." Diye homurdandı Valu. "Neden onları da yanımızda götürmek zorundayız? Bu aptallık ile bize sadece yük olurlar."

Five Hargreeves önünden yürüyen kızın yanından geçerken ona kısa bir bakış atarak omuz silkti. Bunun yerine kardeşlerine yaklaştı ve ceketini çıkartırken konuştu.

"Hey! Orada 'öga för öga' yazıyor aptallar. İsveççe 'göze göz' demek."

Valu da ona katıldı. Kan ile kaplanmış olan ceketini üzerinden çıkarttı. Bir yandan da şaşkınca kendilerine bakan ikiliye durumu açıkladı. "Elliott'u İsveçliler öldürmüş."

Diego bir anda sesini yumuşattı. Gülümseyerek telefonun diğer ucundaki kadına hitaben konuştu. "Yanlış numara, iyi günler."

"Çözerdik, evet."

VALU - Number 5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin