2.8

746 62 45
                                    

Bölüm 29: İkinci bir Five

Nefret.

Bir insandan her şeyi ile tiksinmek, onu yanında istememektir nefret. Kızgın olduğumuzda ağzımızdan çıkar bu sözler 'senden nefret ediyorum.'

Etmiyorsun.

Sadece o an kızgınsın ve ne dediğinin farkında değilsin. Belki bir yanlış anlamadan dolayı sinirlisin karşındakine, belki de öylesine saçma bir nedenden dolayı. Ama bu nefret değil. Bu sadece kızgınlık.

Gerçek nefret, karşıdaki kişiyi öldürmek isteyecek kadar fazla kötü düşünce barındırır içerisinde. Öylesine bir söylem olarak kullandığımız bu kelime aslında öyle büyük anlamlar içeriyor ki..

Kalp kırıklığı sebep olur bazen nefrete. Hiç beklemediğimiz birisinden gelen ani bir darbe. Sizi öyle bir yıkar ki, onu sevdiğiniz için kendinize kızarsınız.

Valentina, kibirli bir insandı. İnsanların ona yaptığı tek bir yanlışta silerdi onları hayatından. İkinci bir şans vermezdi. Ancak şu an durum değişmişti. Asla yapmam dediği bir şeyi yapmış, Five Hargreeves'i affetmişti. Tamam. Bu denetimci'nin bir oyunuydu, evet. Ama yine de güven bir kez kırıldı mı yenisinin oluşturmak zordu onun için. Tıpkı patlamış bir topu bantlamak gibiydi bu. Eskisi gibi olmazdı. Taa ki siz o topu değiştirene kadar.

Garip olan şu ki, konu Five Hargreeves olunca işler değişiyordu. Valentina onu çoktan affetmişti. Sadece affetmek ile kalmamış, onu sevdiğini de fark etmişti.

Şimdi karşısında duran adam kalbini hızlandırmayı başarıyordu. Üzerinde oturduğu masadan onun dolaptaki tüm içecekleri kafaya dikmesini izlerken dudaklarında tatlı bir gülümseme oluştuğundan bir haberdi. Zira Five ona dönüp de konuşana kadar fark etmemişti.

"Sen neye gülüyorsun?" Demişti çocuk sinirle. Bu gün haklı olarak gereğinden fazla sinirliydi. O an fark etmişti Valu gülümsediğini, hemen ardından ise gülümsemeyi sildi suratından. Gözlerini çocuğun üzerinde gezdirdi hızlıca.

"İçtiğin şeylerin yarısını üzerine döktün." Dedi daha yeni fark ettiği şeyi bir bahane olarak kullanarak. Dalga geçer gibi güldü ve devam etti "Bebek misin sen? Düzgün içsene şunları."

Fakat Five ona cevap vermedi. Bunu. Yerine ona arkasını döndü ve dolaptaki süt şişesinin kapağını açarak kafaya dikti.

"Bunun işe yarayacağına emin misin?"

Bitirdiği süt şişesini arkaya fırlattı Five. Dolaptaki su dolu şişeyi alırken "hayır" diyerek kısa ve net bir cevap verdi ona. Ardından şişeyi kafaya dikti.

"Five ne-" Diye seslendi Luther yeniden, mutfağa girmesi ile duraksadı "İyi misin sen?"

Valu yüzüne yerleştirdiği boş bakışlarını Luther'a çevirdi. Doğru ya. O hala buradaydı. Kafaya diktiği suyu indirmeden tek gözü ile kardeşine baktı Five. Saniyeler sonra tamamen bitirdiği şişeyi yeniden dolaba koyarken ona cevap verdi. "Bol sıvı almam lazım."

"Sıvı mı?"

Dolaptaki her şeyin bittiğini fark ettiğinde geri çekildi ve kapattı onu. Hemen sonra sandalyeleri umursamayarak masanın üzerine oturmuş olan kıza baktı. Valu işareti alarak elinde çevirdiği küçük kutuyu karşısındaki çocuğa fırlattı hemen.

"Bebek pudrası ne alaka?"

Bebek pudrasını tişörtünden içeriye, koltuk altına ve diğer bölgelerine döken çocuğu izlemek yerine umursamaz bakışlar ile Luther'a baktı. Görünüşe göre Five şu an konuşacak halde değildi, en azından Valu öyle düşünüyordu. Bu yüzden adamın sorduğu soruyu kendisi yanıtladı. "Kaşıntıyı dindirecek."

VALU - Number 5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin