7•

1.4K 119 89
                                    

"Acilde ne demek istedin?" Diye sordu Levi.

Bağrıştıkları için odaya hemşirelerin girmesiyle, konuyu tam olarak konuşamamışlardı.

Eve geldikten sonra Levi konuyu ancak açabilmişti.

"Bence sen ne dediğimi gayet iyi anladın." Dedi Murao, koyduğu suyu yudumlayıp bardağını sehpaya geri döndü.
"Bence biz boşanma-"

"Dur dur dur, dur bir dakika. Sanırım ne dediğini merak etmiyorum." Demişti Levi, başını hızlıca iki yana sallayarak. "Sonuçta iyi bir dönemden geçmiyorsun ve bu şekilde saçmalaman doğal."

"Ben saçmalamıyorum." Demişti Murao, ruhsuz bir ifadeyle." Belki de sen evde olmasan bile karnında bir bebek büyütebilecek kadar güçlü ve dayanıklı bir kadınla birlikte olmalısın. Senin babalık hakkını elinden almak gibi bir niyetim yok. Yani beni engel görme."
Ayağa kalkıp, bardağını masadan aldı.

Ancak Levi, bileğini tutup onu kendisine çekmişti. Düşmemesi içinde belinden sıkıca tutmuştu.
"SEN APTAL MISIN!" diye bağırdı.

Daha evvel ona bu kadar sesini yükseltmemiş olan Levi'yi, ona kükrerken görmek ister istemez Murao'yu ürpertmişti.

Ayağa kalkıp, sehpanın etrafını dolaşıp eşinin omuzlarını sıkıca tuttu.
"Babalık hakkı mı? Bebek sahibi olmam mı tek düşündüğün?!" Diye sordu sinirle.

Murao ise hiç yanıt vermeden onu dinliyordu.
Doğrusu Levi'yı hiç böyle görmediğinden ürktüğü için konuşamıyordu.

"Bunların hepsini seninle yapmayacaksam ne anlamı var Tanrı aşkına!"

Murao, gözlerini kaçırıp yutkundu.

"Böyle mi yemin ettik seninle? Ettiğimiz yemini de mi unuttun? Sahiden, evlendiğim insan bu mu? Bu kadar bencil biri mi?!"

"Bencil mi..." tekrar göz teması kurdu ve dolu gözlerini kısarak Levi'ya baktı." Bunu söylemek benim için ne kadar zordu biliyor musun! Ne bencilliği? Sadece aileni kurabilmeni istedim, yoluna taş olmak değil!"

"Sana göre aile bebek mi Murao?" Diye sordu Levi, ancak ruhsuz gözlerindeki hayalkırıklığı kendisini belli etmişti bile." Halbuki benim için aile kavramı sadece sensin, sadece sen. Bu yüzden sen beni boşasan bile senin dışında kimse benim için aile olamaz. Hiç kimse. Yalnız kalırım."

Gözlerini kapatıp ağlamaya başladı Murao.
"Özür dilerim... çok özür dilerim! Kendimi yetersiz hissediyorum, özür dilerim!"

Eşine sıkıca sarılıp, omzuna başını gömmüştü Levi.
"Birlikte atlatacağız, tamam mı? Yani özür falan dileme çünkü ben duymamış gibi yapacağım. Sen de söylememiş ol."

"Böylesi senin için iyi olacak mı?" Diye sordu Murao, burnunu çekip omzuna başını koydu." Emin misin? Beni düşünme, kendini düşün."

"Ben veya sen yok. Ben bizi düşünüyorum, bizi nasıl ayakta tutabileceğimi düşünüyorum. Lügatından boşanmak kelimesini kazıyarak çıkarmam gerekiyor, güzel dudaklarının arasından böyle iğrenç bir kelime nasıl çıkabildi?"

"O zaman bencil olabilirim değil mi?" Diye sordu Murao, Levi'ye sımsıkı sarılarak.
"Seni başkasına vermek istemesem olur, di mi? Pişman olmazsın değil mi?"

"Tabi ki olur." Eşinin saçlarını koklayarak öptü." Çünkü sen bıraksan bile ben seni bırakıp bir başkasına gitmem."

"Özür dilerim..." diye tekrarladı Murao." Çok acı çekiyordum ve gözüm seni bile görmedi."

"Gözünün görmediği yerde kalbine baksan iyi edersin o hâlde, orada bir yerlerde olmalıyım."

Murao, Levi'den biraz uzaklaştı ve boynuna doladığı ellerini sıkılaştırdı.
"Acı çekmem mi gerekiyor böyle konuşabilmen için?" Diye sordu, buruk bir tebessüm yerleşti dudağına.
Öyle üzgündü ve acısı öyle tazeydi ki gülümseyemiyordu bile.

"Her zaman böyle konuşsam senin için sıkıcı olurdu ve şuan ki etkiyi yaratmazdı, değil mi?" Eşinin yanağını öptü.
"Yasımızı birlikte tutalım, bu acıyı tek başına yaşama. Bu fedakarlığın canımı sıkıyor."

"Tamam..." diye mırıldandı Murao.

"Bu arada..."

"Efendim?" Diye sordu merakla eşinin gözlerinin içine bakarak Murao.

"Seni seviyorum, bu yüzden bir daha beni bırakmayı düşünme bile karıcım."

BOXER.||Ackerman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin