28•

841 91 61
                                    

"Ben neden içeri giremiyorum ACABA?!" Diye bağırdı Levi, sinirle.

"Biraz sakin ol!" Dedi Liliana, homurdanarak." İçeriye erkekleri almıyorlar."

"Ben herhangi birisi değilim, onun eşiyim!" Dedi Levi öfkeyle, daha sonra tekrar doğumhanenin kapısının önünde ileri geri yürümeye devam etti.

"Çok strestli gözüküyor..." dedi Petra, Liliana'ya.

"Eşi için endişeleniyor, çok normal." Dedi Liliana, iç çekerek.

"Levi," diye seslendi Erwin, elini Levi'ın omzuna koydu.
"Çok endişelendiğini biliyorum, muhtemelen korkuyorsun da ancak yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiniz tamam mı? Sakinleşmeye çalış, burada kendimi yemenin Murao'ya bir faydası dokunmayacak."

"İçeri gireli ne kadar oldu biliyor musun sen?!" Diye sordu Levi, dişlerini sıkarak.
"Neden bu kadar uzun sürdü?"

"Bebek doğurmak kolay bir şey mi sanıyorsun sen acaba?" Diye sordu Petra, kaşlarını kaldırarak.
"Kaldı ki o ikiz doğuruyor."

"Bunun beni rahatlatması mı gerekiyordu?!" Diye sordu Levi, sinirle.

"Hop hop, şampiyon!" Dedi Oluo, Levi'ya yanaşarak.
"Sakin olsana biraz, içeriye girdiğinde senin bu hâlini Murao görse kadın senden korkar vallahi!"

Levi, kendisini hastane sandalyelerinden birine atıp derin derin soluklandı.

"Hey, bana bak." Dedi Erwin, yere eğilip ellerini Levi'ın dizlerine koydu.
"O iyi olacak, kapı açılacak ve bebeklerinizle birlikte dışarı çıkacak. Bana inanmıyor musun?"

Levi, sessiz kalarak elini alnına götürmüştü.

"Sakinleş, tamam mı?"

"İyi olacak, değil mi?"

"Elbette olacak!" Dedi Oluo, gülümseyerek." Senin eşin var ya senin eşin, onun kadar savaşçı bir kadın görmedim ben."

Levi, Oluo'ya bakıp zorlukla tebessüm etti.
İç çekip, arkasına yaslanmıştı.
"Haaah.."

Eliyle, gözlerini kapatmıştı ama dizi sürekli hareket hâlindeydi.

Oluo ve Erwin, Levi'ya bir kez daha baktıktan sonra ayağa kalkarak eşlerinin yanlarına geldiler.

"Çok korkuyor..." diye mırıldandı Liliana." Onu rahatlatmanın bir yolu yok mu?"

"Yok," dedi Erwin, derin bir nefes alarak Liliana'ya baktı.
"Murao'yu gerçekten çok seviyor, bir şey olma ihtimali onu çok ürkütüyor."

"Bir şey olmayacak." Dedi Petra, özgüvenli sesiyle." Murao, girdiği gibi çıkacak."

"Buna ben de inanıyorum." Dedi Oluo." Hem de tüm kalbimle."

Aradan bir süre geçtikten sonra, Levi saatine bakarak tekrar iç çekerek odanın kapısına baktı.
Ancak odanın kapısında hâla bir hareket yoktu.

Dudağını ısırıp, stresle nefes aldı.
"Bir şey olmayacak, korkmayı kes..."

Kulağına gelen bebek sesiyle, herkes önce kapıya sonra Levi'ya bakmıştı.
Levi, ayağa kalkıp şaşkınlıkla kapıya doğru ilerledi.

Erwin, gülerek Levi'ın yanına geldi ve elini omzuna koydu.
"Hadi bakalım."

"Yaa duydunuz mu bunu?!" Dedi Liliana, heyecanla yerinde sıçrayarak." Küçük Ackerman'ın ağlama sesi değil mi bu?"

"Oturup ağlayacağım gerçekten." Dedi Petra, duygulanmıştı.

Oluo, tebessüm ederek arkadaşına bakmıştı.

Levi, derin bir iç çektikten sonra başka bir bebeğin daha ağlama sesi duyulmuştu.

"Doğdu! İkisi de doğdu!" Dedi Oluo, kahkaha atarak." Hadi bakalım Baba Ackerman, kolay gelsin!"

Herkes kahkaha atarken, Levi dudağını ısırmıştı ancak yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamamıştı.

Kapı açıldıktan sonra Levi, neredeyse doktora yapışmıştı.
"Nasıl?! İyi mi?!" Diye sordu endişeyle.

"Neden girip kendiniz bakmıyorsunuz?" Diye sordu Doktor, tebessüm ederek." Gerçi yorgunluktan ötürü baygınlık geçirdi. Ancak endişe edilecek bir durum yok."

"Yok, değil mi?"

"Hayır, yok." Demişti Doktor, gülümseyerek." Bundan sonra zor bir ebeveyn hayatı siz ikinizi bekliyor."

Levi, başını sallayarak içeri girdi.

İçerideki sağlık çalışanlarının kucağında havluya sarılı bebekleri gördüğünde, yerine çakılmıştı.
Bebekler, beşik gibi bir şeyin içine konulduğunda sağlık çalışanı onları götürmeye hazırlanmıştı.

"N-nereye gidiyorlar?" Diye sordu Levi.
Sakin çıkmıştı belki sesi ama aslında girmiş olduğu şokun etkisinden ötürüydü.

"Merak etmeyin," dedi kadın gülümseyerek." Bebeklerin ilk muayenesini yaptıktan sonra onları geri getireceğiz."

"Bakmak istemez misiniz?" Diye sordu diğeri." Sanırım baba sizsiniz?"

Levi, bebeklerine yanaşarak başını eğip onlara baktı.
Az evvel ağlayan bebekler, şimdiyse uyuyorlardı.
"Az evvel ağlıyorlardı..." diye mırıldandı kendi kendisine, daha sonra başını kaldırıp hemşirelere baktı.

"Bu doğal. Daha evvel anne kordonuyla hayata tutunuyorlardı, ancak şimdi kendi ciğerleri oksijeni soluduğu için oksijen bebeklerin ciğerini ilk soluduklarında yakıyor. Bakın, alıştılar bile."
*Bu bilgiyi zamanında birine sormuştum, dogru mu bilmiyorum ama mantikli gelmişti. Ondan yazdım.

"Hemen getireceğiz." Demişti Hemşire, Levi'ya güven verici bir tebessümle bakarak." Merak etmeyin."

Levi, başını sallayıp gözlerini bebeklerinden çekti ve Murao'ya baktı.
Yanına yaklaştıktan sonra, elini yavaşça Murao'nun eline koyup sıktı ve gülümsedi.
Duygulanmıştı ve gözleri dolmuştu.
Başını eğip, alnını Murao'nun eline koydu.
"Teşekkür ederim..."

BOXER.||Ackerman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin