18•

1K 99 76
                                    

"Hey hey hey! Bir dakika, ne yapıyorsun sen şuan?" Diye sordu şaşkınla Levi.

Murao, uzandığı bardağından elini çekerek ona tuhaf tuhaf baktı.
"Susadım, bardak alıyordum?"

"Sen odamıza gidiyorsun ve ben sana suyunu getiriyorum, hadi."

"Ne?"

"Beni duydun."

"Sadece su-"

"Olmaz! Tekrar bir riske daha girmek istemiyorum."

Murao, gözlerini devirerek odalarına doğru yol aldığında Levi, bir bardak alarak tezgaha koymuştu.
Arıtmadan suyu bardağa doldurduktan sonra, eşinin yanına ilerledi.

"Niye somurtuyorsun?" Diye sordu.

"Sürekli yatacak mıyım?" Diye sordu Murao, dudaklarını büzerek." Bu çok sıkıcı, 9 ay böyle yaşayamam."

"Gezersin sen de."

"Gerçekten mi?"

"Evet, sonuçta 210metrekare de yaşıyoruz, gezecek çok yer var."

"Levi!"

"Pfft!" Gülmesine engel olamamıştı." Dalga geçiyordum."

"Aah, şimdiden esir gibi hissediyorum."
Levi'ın uzattığı suyu alıp yudumladı.
"İçime ateş düştü."

"Söner birazdan o."

Murao, somurtarak suyunu bitirdikten sonra yanındaki komodine bıraktı.
"Çok komik gerçekten."

"Ah, geçen seferkinde çok daha şirindin, neden böyle oldu acaba?" Diye mırıldandı kendi kendine Levi." Bu eve bir somurtkan yetiyor."

"Ne yapabilirim?"

"Çok mu sıkılıyorsun?"

"Evet!"

Yatağın etrafına dönerek, kendi bölgesine yatıp uzandı.
"İyi, beraber sıkılalım o zaman."

"Ciddi misin?" Diye sordu Murao ona şaşkınlıkla.

"Evet?"

"Peki...ne yapacağız?"

"Sohbet edelim."

"Ne konuşacağız?"

"Murao, 3 senedir evliyiz biz. Niye yeni evliymişiz gibi konu sıkıntısına düştün şimdi."

"Şimdi her gün evde olduğun için de sana kızamıyorum, geçmiş üç yılım sana bağırmakla geçti ondan bir afalladım galiba." Başını kaşıdı." Hâla daha tuhaf hissettiriyor."

"Zor zamanlar yaşattığımı biliyorum..." dedi Levi, burnunu kaşıdı ve burnunu çekti." Ama artık böyle bir şey olmayacak."

"Biliyorum, nedense bir ânda değiştin."

"Bir ân da değiştiğimden değil..."

"Neden o zaman?" Diye sordu merakla Murao." Bilmediğim bir şey mi oldu?"

"Hatırlatarak üzmek istemiyorum."

Murao, Levi'ın elini tutup tebessüm ettim.
"Üzülürsem de birlikte toparlanırız. Yanımda sen varken her şeyi aşabileceğime inanıyorum."

Diğer elini eşinin elinin üstüne koyarak, başını eğdi ve ellerine baktı.
"Aslında o gün doktordan gelmiştim."

"Hangi gün?"

"...bebeğimizi...birlikte hayatta tutalım dediğim zaman."

Murao, kaskatı kesilmişti.
Tekrar o ânı hatırlamak onu ister istemez üzmüştü.
Hayatta tutamamışlardı.

"Doktor, bana durumunu açıkladı. Riskleri ve neler yapmam gerektiğini. Bu yüzden bir ânda kulübe gitmemeye ve ringe çıkmamaya başladım. Tek başına savaşmanı istemediğimden çünkü bu bizim çocuğumuzsa, bizim savaşımız olmalı. Sadece senin değil."

Murao, yutkundu ve gülümsemeye çalıştı.
"A-ama geri de kaldı."

"Yine de bana riskten bahsetmedin. Sebebini bana hiç söylemedin."

"Gerek duymadım."

"Bana söylemeliydin."

"Benim bedenim beni ilgilendirir."

"Seninle ilgili her şey beni ilgilendirir." Gözlerini ellerinden çekerek, Murao'nun mavi gözlerine dikti." Evlendiğimizden hatta hayır, 'biz' olduğumuzdan beri seninle ilgili her şey beni de ilgilendirir."

Gözlerini kaçırmıştı.
"Umutsuzluğa düşmeni istememiştim. Üstelik ben sana ne kadar kızarsam kızayım, beni hiç dinlemedin. Beni sevdiğinden vazgeçmeni istemiştim, bebek için değil." Elini çekip güldü." Ancak yine bebek için vazgeçmişsin."

Levi, tekrar uzanarak Murao'nun elini tuttu.
"Bir çocuğumuzun olmasını istediğim doğru. Bizim, ikimize ait, bize benzeyen ve bizden oluşan bir çocuk istemem yanlış mı?" Baş parmağı ile Murao'nun elini okşadı." Üstelik sadece bu da değil, bir çocuk istedim çünkü seni, bana ve evimize daha çok bağlamak istiyorum.(bu cümleyi yanlış anlamazsınız umarım.) Fakat yine de bir bebek istiyordum çünkü sen benden daha çok istiyordun ve daha evvel bir kayıp yaşadık. O zaman seni gördüm, ne kadar parçalandığını gördüm. Elbette ben de üzüldüm, ancak bir annenin üzüntüsüyle kıyaslamak mümkün mü sanmıyorum."

Murao, dili ile dudağını ıslatıp dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı.
"Sana ve evimize yeterince bağlıyım. Seni bundan daha fazla sevemem, bu mümkün değil. Bir insan ne kadar sevilirse, bir insana ne kadar aşık olunursa o kadar seviyorum seni, o kadar aşığım sana." Tebessüm etti." Bu bakımdan düşünmemiştim. İkimiz de çok...çocuk gibiydik. Bilirsin işte, benim seni o kadar sıkmamam senin de evden bu kadar bağımsız takılmaman gerekirdi. İkimizinde haklı olduğunu düşünmüyorum, birbirimize çok yanlışlar yaptık."

"Neyse ki hâla düzeltebilmek için bir şansımız var." Murao'nun gözyaşlarını eliyle sildi ve iç çekti." Hem birbirimize karşı hatalarımızı hem de bebeklerimize karşı yerine getirmemiz gereken sorumlulukları. Bu yüzden lütfen, lütfen önemli bir şey olduğunda bana söyle. Çünkü benim sevgimin de seninkinden aşağı kalır yanı yok. Her zaman yanındayım ve her türlü durumda da yanında olacağım."

"Haklısın, biliyorum." Burnunu çekip gülümsedi." Pekâla, bence de artık yetişkin olma zamanımız geldi."

"Ben de öyle düşünüyorum."

"İyi ama..." ağlarmış gibi yaptı."9 ay yatakta ben ne yapacağım?!"

"Odayı incele ve..."

"Ve ne?"

"Temizlenmemiş ufak bir yer görürsen bana söyle."

Omzuna vurup kaşlarını çattı.
"Levi!"

"Şaka yapıyorum, şaka." Derin bir nefes verdi." Tamamen yatakta kalacak değilsin elbettte, kendini zorlama yeter. İlk 5 ayımız riskli, biliyorsun."

"Tamam, birlikte savaşalım."

"Evet, birlikte."

-18.bolumde anca konuşmaları peki...

BOXER.||Ackerman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin