"Sıra sende..." diye mırıldandı Murao, Levi'yı dürtükleyerek.
Levi, üzerinden yorganını attıktan sonra esneyerek yatağından çıktı.
"Zaten uyuyamıyorum..." gözünü ovuşturdu." İyice uyuyamaz oldum...""Söylenme!" Diye huysuzlandı Murao ve yatakta daha da yayıldı.
Levi, somurtarak bebeklerinin odasına girdiğinde ikisinin de hüngür hüngür ağladığını fark etmişti.
Kapıyı ardından kapayarak, Murao'ya ses gitmesini engelledi.
Eşi yaklaşık 4 aydır zaten adam akıllı uyuyamıyoru, bebeklere vakit ayırmaktan bu yaşa kadar kırışmayan göz altları kırışmaya başlamıştı.
Tabi ki yine de güzel gözüküyordu."Hey hey, babacık geldi..." diye seslendi bebeklerine uykulu sesiyle.
Beşiğe geldiğinde, önce Hope'u kucağına almıştı.
"Ssh, ağlama ama..." derken, beşiği sallayarak Archie'yi de sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Siz ikiniz bana çekseniz iyi olmaz mı? Neden anneniz gibi hep ağlıyorsunuz?"
Gözlerini devirdi.
"Gerçi anneniz niye hep ağlıyor onu da bilmiyorum ya."Ağlamaya devam eden Hope'u, kucağında koltuğa kadar götürüp koymuştu. Zıbınını açıp çıkardı.
Bebeğinin bezinin bantlarını açıp, derin bir nefes alarak indirdi.
"Ouvv!"
Gözlerini yumup, sabır dilendi ve tekrar gözlerini açtı.
"Ama kızım bu nedir ya?"
Sıkıntıyla iç çekerek, bezin üst kısmıyla bebeğinin dışkısını temizledi.
"Islak mendillerin zararlı olduğunu okumuştum..." diye mırıldandı kendi kendisine.
Daha evvel bebeğin altını pek aldığı olmamıştı.Bebeğini kucağına alarak, odadan çıkmaya hazırlandı. Kapıyı açtığında, Archie'ye dönüp baktı.
"Uslu bir erkek ol, kardeşinin poposunu temizledikten sonra sana da sıra geliyor küçük adam. Bağırıp anneni uyandırayım deme."Tabii ki Archie onu dinlemeyerek ağlamaya devam ediyordu. Levi, iç çekerek kapıyı kapatıp hızlıca banyonun yolunu tuttu.
Daha popo temizliği bekleyen bir bebeği daha vardı sonuçta.Banyodan içeri girdikten sonra, lavaboya yaklasarak suyu açtı ve eliyle suyun ısısına baktı. Isıyı ayarladıktan sonra, Hope'un poposunu suya tutarak eliyle poposunu temizledi.
Murao'nun kenarda bebekleri için ayırmış olduğu sabunu alarak suyla ıslattı ve bebeğinin poposuna sürüp köpürterek temizledi. Sabunu suyla temizledikten sonra tekrar yerine koymuştu ve bebeğinin köpüklerinin de suyla temizlenmesine izin verdi.
Köşe de asılı olan su sonrası havluya uzanıp bebeğinin beline sardı ve tekrar kucağında düzgün bir pozisyona alarak bebek odasına ilerledi.
Odaya girdiğinde Archie hâla ağlamaya devam ediyordu.
Levi, Archie'nin yanına gelip beşiği sallamaya devam etti.
"Heey, küçük adam, sinirim bozulmaya başlıyor niye ağlıyorsun sen? İnsan altına yaptı diye ağlar mı?"Archie, biraz daha sakinleştikte sonra beşiğin tepesindeki oyuncaklara dokunarak Archie'nin ilgisini çekti ve ağlamasını durdurdu.
Tekrar koltuğa geçtiğinde, bebeğini düzgünce ve dikkatlice koltuğa koyup kirli bezi katlayıp top hâline getirerek köşede ki çöp kutusuna atmıştı.
Raflardan birinde bebek pudrasını aldı.Hope'a tekrar döndüğünde, onun neredeyse düşecek olduğunu görüp hızlıca oraya hareket etti.
"Hoooop! hop hop hop!"
Bebeğini düşmeden tuttuğu için rahatlamıştı.
Kenarda bebek bezi kutusundan yeni bir bebek bezi çıkararak, bacaklarını iki yana açtı ve ortasına önce bebek bezini daha sonra bebek bezimin üstüne Hope'u koydu.Bacaklarını iki yana açarak, eline döktüğü pudrayı bebeğinin bacak arasına ve poposunun arasına sürerek pişik olmasına engel olmak istedi.
Bebek bezini Hope'un bacaklarının arasından geçirip iki yanını ortada buluşturarak bandını yapıştırdı ve kızını kucağına alarak sırıttı.
"Aferin babasının prensesine! Ne de uslu bir kızmış bu da ağlamayı hemen kesermiş!"
Hope, meraklı gözlerle babasına bakıyordu.
"Abiyle de ilgilenelim, senden üç dakika erken doğdu mâlum."Beşiğe Hope'u tekrar koyup durmaya başlayan oyuncağa tekrar dokunarak hareket ettirdi.
Archie'yi kucağına almıştı bu sefer.
"Küçük bey, senden ishal olmuşsun gibi bir koku alıyorum ama umarım yanlış alıyorumdur bu bombayı anneye patlat, bana değil olur mu?"Tekrar aynı şeyleri yaşarken, kendini şimdiden yorulmuş hissediyordu.
Oğlunu beşiğine koyarken, beşiğin yanındaki sandalyeye oturup beşiği sallamaya başladı.
"Eeeee, eee, eeee,eeee..."
sıkıntıyla üfledi ve başını beşiğe koydu.
"Küçük bebek-ler!" Dedi Levi, birden iki bebeği olduğunu hatırlayarak.
"Uyuyun hadi, uyuyunda büyüyün hadi, büyüyünde babayı uykusuz bırakmayın hadi, hadi hadi hadi..."
Ancak bebeklerinin pek de uyumak ister gibi bir yanı yoktu.
"Babacık uyumak istiyordu, bebekleri izin vermiyordu. Babacık üzgün, babacık ağlıyor eee, eee, eee, eee..."
Bebekleri gülmeye başlamıştı.
"Hayır şimdi gülme vakti değil, uyuma vakti! Uyuyoruz, uyumak, uyku...eee, eee, eee..."Archie, elini ağzına sokup babasına bakıyordu.
"Hayır oğlum, ağıza elimizi sokmuyoruz uyuyoruz." Diyerek uzandı ve bebeğinin ağzından elini çıkartıp, emziğini dudaklarının arasına koydu.
"Bak bunu emiyorsun tamam mı? Uyuma garantili, nom nom nom yap gözlerini yum hadi inanıyorum sana yapabilirsin."Hope, ayağını yakalayıp babasına güldüğünde Levi dudak büzmüştü.
"Hayır kızım, uyu yarına sakla yarın gülersin bol bol söz bak atçılık da oynarız uyuyun n'olur ya."
Beşiği yavaşça sallamaya devam ederken, gözleri de yavaşça kısılmaya başlamıştı.Sabah uyandığında, eşini yanında bulamayan Murao, esneyip gerindikten sonra yataktan kalktı ve odadan çıktı.
Önce salona baktıktan sonra onu orada bulamamıştı ve aklına gelen bir sonraki yer olan bebek odasına ilerledi.
Kapıyı sessizce açtıktan sonra tahmin ettiği gibi başını beşiğe dayayarak uyuyan eşi ve beşikte rahatça uyuyan bebeklerini gördü.
Tebessüm ederek, Levi'ya doğru sessizce ilerledi ve omzuna hafifçe dokunup silkti.
Levi, bir ânda yerinde zıplayıp beşiği yavaşça sallamaya devam etti.
"Ne diyorduk? Ee...eee..eee...""Levi..." diye fısıldadı Murao." Git yat hadi, ben kalktım."
"Hıh?"
Gözlerini eliyle ovuşturduktan sonra sandalyeden kalktı, her yeri tutulmuştu.
Gerinip kaslarını açmaya çalıştı ve esnedi."Hadi gel," dedi Murao, Levi'ın elinden tutup onu odadan çıkarırken.
Odanın kapısını kapattıktan sonra, ellerini onun omuzlarına koyarak yatak odasına doğru yürüttü.
"Babacık tüm gece ayakta mı kaldı?""Babacık yorgun..." diye mırıldandı yarı kapalı gözleriyle Levi.
Murao, onu yatağa yatırdıktan sonra gülümsedi.
"O zaman babacık dinlensin...""Hn..." Levi, gözlerini kapatıp eşini elinden tutarak yatağa çekti ve arkadan sarıldı.
"Babacık enerjisini böyle topluyor.""Hey, onlarla ilgilenmeliyim."
"Hı..." dedi Levi, daha çok sarılarak." Ağlarlarsa duyarız telsiz bunun gibi zamanlar için var, sssh.."
"Levi-"
"Uyuyorum kadın."
Murao, gülerek ona doğru döndü ve alnına bir öpücük kondurdu.
"İyi tamam."Levi'ın nefesi bir süre sonra düzgünleşmiş, uykuya dalmıştı. Murao, onun alnına düşen saçlarını geriye ittirirken 'hayır...yapma...' dediğini duymuştu.
Hızlıca elini çekti.
"Uyandır-""Archie...tuvalet bile böyle kokmuyor...Hope, hayır kızım elini yememelisin..."
Murao, gülümsemesine engel olamadı ve alnına onu uyandırmadan bir öpücük kondurdu.
"Dünyanın en iyi babası..."Normalde bu bölüm final olacaktı ama sizleri bebek bölümlerinden esirgemek istemedim:"))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOXER.||Ackerman.
Short Story•Anime'de olan bir ship kurgusu değildir. Ereri veya Riren ya da RivaMika olmayacak.