25|majesty|

189 12 13
                                    

Bölüm Yazarı:chogimia

"Majesteleri, lütfen geri gelir misiniz?"

Jeno önünde birleştirdiği ellerine bakarken tatsızca kafasını salladı. Geniş, yere kadar uzanan ve neredeyse şehrin yarısını izleyebileceği camın önüne geldi.

O ana kadar yaşamış bütün prensler gibi, hayatının en boş zamanında olduğunu düşünüyordu. İçinde adını koyamadığı ve uzun bir süre için kapatamayacağını düşündüğü bir boşluk var gibi hissediyordu. Danışmanı ve belki de arkadaşı olan Kun, bunun yaşıyla ve henüz yeni girmiş olduğu ergenlikle ilgili olduğunu söylüyordu. Ama sevgili Jeno, 17 yaşındaydı artık. Ergenliğe aslında hiç de yeni girmiş olduğunu düşünmüyordu ve bu uzun dönemin artık bitmesi gerektiğine inanıyordu.

"Lütfen dışarı çıkın ve bana Kun'u çağırın."

Ona bir şeyler öğretmek üzere görevlendirilmiş zavallı, kim bilir kaçıncı, öğretmen başı önüne eğik ve tıpkı kendisinden öncekiler gibi hayal kırıklığı ile geniş yatak odasından ayrılmadan önce son kez majestelerine baktı. Fakat kendisinin bir hoşça kalın selamını bile çok gördüğünü fark edince haddini aşmak istemediğinden derhal ayaklarını kapıya sürüdü.

Kapının sağlam bir şekilde kapandığını duyan Prens Jeno, birkaç adım yanındaki teras kapısına yönelerek ciğerlerinin havayla dolmasını sağladı. Güneş tenini yakarken ve yumuşak rüzgar sakince ve hiçbir acele belirtisi göstermeden yüzünü okşarken bir an için kendisinin üzerine yüklenmek istenen ve yüklenecek olan sorumlulukları aklından çıkarmıştı. Korkuluklara iki elini koyup şehri izlemeye devam etti.

Sokaklardan gelen müzik sesleri; belli belirsiz seçebildiği insanlar, bazıları birbiri ile yakın münasebetler içerisindeyken bazılarının dans ettiğini görebiliyordu. Her kraliyet mensubunun, en azından bir-iki kez normal bir vatandaş olmak istediğine inanmıştı hep. Bazen bu duygu sanki tüm ailesi içinde en çok kendisini yokluyormuş gibi geliyordu.

Tanıştığı başka prens ve prensesler bir kardeşi olmadığı için şanslı olduğunu söylerdi ona. Oysa ki bir kardeşi olmasının hayatına rekabet getireceğini hiç düşünmemişti çünkü zaten sahip olduklarını vermekten çekinmezdi muhtemelen. Krallık onun istediği bir hayat biçimi değildi.

Aslında her zaman sarayında kalmıştı, dışarı çıkması yasaktı ve belki bu kadar çok kitap okumamış olsaydı dışarıdaki hayatın nasıl olduğunu tam olarak bilmez ve daha önce hiç yaşamadığı şeylere böylesine deli bir özlem duymazdı. Bir çocuğun doğum sırasında annesini kaybetmesi gibiydi: çocuk annesini hiç görmediği halde özlerdi, o da hiç tatmadığı bir hayatın ve hatta belki de duyguların hasretini çekiyordu.

Kendisi yaşındaki gençlerin birilerini sevdiğini, onlarla eğlenebildiklerini ve hata yapma konusunda sonsuz sınırları olduğunu az çok biliyordu. Bu kesinlikle bir prensin özenmemesi ve doğru bulmaması gereken bir konuydu ki Jeno, çocukluktan beri tam olarak babasının istediği gibi bir çocuk olmamıştı bu nedenle söyleyebiliriz ki, böyle bir hayat onun sadece uzaktan bakıp gece hayalini kurabileceği bir örnekti. Bu hayallerin başı hep belliydi ve her seferinde 'eğer başka bir evrende olsaydık' ile başlardı çünkü bilirdi ki hayaller asla hayatımızda yer bulamazlar.

Eğer, düşüncelerini tam olarak babasına aktarabilseydi belki onunla herhangi babanın oğluyla duyacağından daha fazla gurur duyardı çünkü bunlar aynı zamanda babasının da bir zamanlar düşünmek istediği ama buna bile cesaret edemediği şeylerdi. Jeno bunu bilseydi belki anlatırdı ona korkularını ve gerçek isteklerini. Ama bunu bilen sadece annesi olduğu için o ve babası asla gerçek bir ilişkiye sahip olamayacaklardı. Çünkü annesi babasından çok daha hırslıydı. Jeno'nun başarısı babasından çok annesine ait bir övünç kaynağı olacaktı. Bu yüzden zavallı prens, kitaplardaki sıcak ailenin nasıl bir şey olduğunu sadece geceleri gizlice çevirdiği sayfalardan öğrenecekti.

youtan poluoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin