14|sacred hearts|

264 25 7
                                    

Bölüm yazarı: shadesofchen

1980, Londra, İngiltere.

''Liliaceae Yetimhanesi'nin saygın, dürüst ve nazik çocukları...''

Asil Taeyong'un keyfi yerindeydi bu gece. Yanındaki yardımcısının uzattığı kan rengi şarabı yudumlarken karşısındaki gençlere bakıyordu. Ay ışığı ve odasının loş ışığı karışıp yüzünde dans ederken gülümsediğini görebilirdiniz. Sebastian'ın bakışlarını umursamadan diğerlerini incelemeye devam ediyordu. Çocukların gözleri parıl parıl parıldıyor, sanki yıllardır gözlerine gram uyku girmemesine rağmen yorgunluk nedir bilmiyorlardı. İlginçti gerçi gözleri. Birisininki sarıydı. Ama öyle klasik bir sarı değildi bu. Sanki dolunayın tüm ruhunu ele geçirmiş ve o iki gözbebeğini çepeçevre sarmıştı. Diğerinden bahsetmek gerekirse kelimeler tarif edemezdi o gözleri. Londra sabahlarının yağmurlu gökyüzünün, durgun denizlerinin grisini almıştı sanki. Ama asıl ilginç olan Asil Taeyong'un o gençlerin gözlerini hep koyu kahve olarak hatırlamasıydı. Yıllardır onları kendi himayesi altında yaşatmıştı ancak gözlerinin renklerinin neden birden bire değiştiğini hiç sorgulamamıştı. Düşünmek onu yoruyordu. Bu yüzden bunu onların ergenliğine vermişti.

Jaemin ve Jeno sanki Taeyong'un onları çağırmasını bekliyormuş gibi şık kıyafetlerinin içinde, her zamanki o saygın görüntülerini takınmışlardı. Saçlarının her teli bir düzen içerisinde gibi gözükmesine rağmen onların planları saat üç sularında buraya gelmek değildi.

İnanın bana, Taeyong'un odasına bu saatlerde çağrılmak pek hayra alamet bir olay değildi aslında. Gençler bu odaya adımını atmak istemez, ne zaman Asil Taeyong'u görseler yollarını değiştirirlerdi. Kötü bir insan değildi Asil Taeyong. Hayır, hayır! Uzaktan yakından alakası olmazdı kötülükle. Sadece disiplinliydi. Saygıdeğer birisi olmayı severdi. İyi insan olarak anılmak isterdi hep. Bu yetimhaneyi kurma sebeplerinden en büyüğü de buydu zaten. Yanına Sebastian'ı seçmesinin nedeni de onun da güvenilir, ahlaklı, dürüst ve hoş görünüşlü birisi olmasaydı. Onun kendi ismini şaşaalı bulmamıştı. Taeyong süslü şeyleri severdi. Kulağa hoş gelen isimleri, göze güzel gözüken döşemeleri ve işlemeleri, rahatlatıcı kokan çiçeklere bayılırdı. Onu dışarıdan görseniz bu kızıl saçlı adamın bir sarayda prens olduğunu düşünürdünüz. Ancak dediğim gibi, şaşaalı olmasına rağmen ilginç bir adamdı o. Liliaceae Yetimhanesi gibi ilginçti, düşünceleri farklıydı. Adını zambaklardan alan bir yetimhanenin kurucusundan ne beklenirdi ki zaten?

Yanına aldığı yardımcısının isminin kulağa hoş gelmediğini savunarak ismini Sebastian yapmıştı. Düşününce Lee Donghyuck fena bir isim sayılmazdı. Ancak Asil Taeyong bu sefer klasik bir isim tercih etmek istemişti. Klasik ama bir o kadar da hoş. Onu bu isim seçimi yüzünden yadırgamak için geç sayılırdı. Fakat sorun değil, şu an yaşanan şeyler neredeyse yirmi yıl önce yaşanan bu isim seçme vakasından daha ilginçti. Hem de oldukça ilginç.

Elindeki şarabını yavaş yavaş yudumlarken karşısındaki gençlere bakıyordu. Onların her bir detayını inceliyordu sanki. Bu durumdan Jaemin ve Jeno rahatsız değildi çünkü Taeyong'u hissedemiyorlardı. Hayır, mecazi bir tanım değildi bu. Taeyong'un soğuk bakışlarını, alaycı gibi gözüken fakat o kadar da ciddi olan sözlerini hissedemiyorlardı. Kalpleri zehirli bir ısırıktan sonra kutsanmış ve yaşadıkları süre boyunca atmamaya yemin etmişti. Lee Jeno bunu kendi isteğiyle yapmış sayılırdı. Ancak Na Jaemin ise Jeno'nun etkisinde kalmıştı. Ölümsüz olma düşüncesi onu kendine aşık etmiş, aklını başından almış ve onu korkusuz bir genç yapmıştı. Ancak ısırığın tek etkileri bunlar olmamıştı. Vücutlarının her bir zerresi yenilenirken Na Jaemin'in boynu Jeno'nun kanını içmekten morarmaya başlamıştı.  Dışarıdan bakılınca bu durum zihinlerde başka görüntülerin oluşmasına yol açabilirdi. İnsanların zihninde oluşan görüntüler pek yalan da sayılmazdı açıkçası. Bu iki gencin kutsanmış kalpleri atmamaya yemin etmemişti sadece. Birbirlerini- hayatları nereye kadar devam ederse- koruyacaklarına ve seveceklerine ant içmişlerdi. Bu genç sevgililer çeşitli şeyler yaşamıştı. Ancak boyunlarının morarmasının  asıl sebebi birbirlerinin kanını içmekten başka bir şey değildi.

youtan poluoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin