Bölüm yazarı:swageu
❝ birkaç saniyeliğine etrafına bakın. hayır, gerçekten..
ne görüyorsun? belki, kafanın üstünde sana eşlik eden toz gri bir bulutu, ya da şu an sıcacık yorganın altından başını kaldırmış, odanı inceliyorsundur?
ne fark eder ki, değil mi? ama farkediyor.
duyduğun her ses, gördüğün her şey farkediyordu.
belki, yıllardır balkonunu pisleten kuşa sinir oluyordun, belki de geceleri çok da önemli işmiş gibi havlayan komşu köpeği delirtiyordu seni..
bunlar sadece bir ihtimal, ama bil istedim.
elindeki herşey benim şu an sahip olmak istediklerim.
bana sorsalar, üzerime giydiğim kazağın rengini bile söyleyemezdim. çünkü, dünyanın güzelliklerini, kendi yetimle görmeyeli baya olmuştu.
ne tür bir piyanist, piyanosunun siyah tuşlarını bile görse, tanımazdı?
sanırım türümün tek örneklerinden biriydim..
adım lee jeno, ama bu benim hikayem değildi.
bu onun hikayesiydi, hayır hayır-bu, bizim hikayemizdi.
sesine cenneti sakladığından bihaber jaemin'in ve karşısındaki insanın kalbinin görme şansı yakalasa bile, yüzünü ezberleyemeyen benim.
ve ne var, biliyor musun?
花有重开日,人无再少年
çiçek yenide açabilir, fakat insanlar bir daha gençliğini yaşayamaz.
bu yüzden, sen.
evet, sen.
zamanımı boşa harcayayım deme, sakın.
önce kendine, sonra tüm dünyaya yetecek kadar sev.
herşeyi sev, polyanna ol.
benim için ol.
benim için renkini beğenmediğin, ama sırf o kuşları gösterdiği için gözlerini sev ve ya kısa kirpiklerini, ne var biliyor musun?
duymak istemediğin sesini sev, konuşmanı sev.
hatta ve hatta kulaklarını da sev, saçma olduğunu düşünme.
havlayan köpeği duyurduğu için sev. belki duyamazdın? belki, bu hayata geriden başlardın?
başlasan bile, sev.
olur mu?
söz ver bana, kendini seveceksin ve kiraz çiçekleri kadar taze kalacaksın.
sen, bu hayatta imrendiğim en güzel tablosun..
sevgilerle na jaemin'i çok seven lee jeno❞
masadan kalkarak, cebime sıkıştırdığım kayıt cihazıyla dışarı çıktım. jaemin'i fazla bekletmek istemiyordum.
yüzündeki o gülüşle, nasıl bekletebilirdim ki?
üşüdüğü için kafasına geçirdiği kapüşonundan küçük saç tutamları sarkıyordu, bence.
evet, evet kesinlikle, öyleydi!
aklıma gelen fikirle durdum. zar zor öğrendiğim şekilde ona bunları söylemeye çalışmıştım.
'benim için her gününün fotoğrafını çeker misin? ameliyattan sonra, her buluşmamızda nasıl göründüğünü görmek istiyorum.'
gülmüştü.
elini omzumda hissettim. güven vericiydi.
"orpheus'u bilir misin?-" onay almak için beklediğinde kafamı salladım. "-bak şimdi, orpheus nasıl eşini kurtarmaya giderken, arkaya bakarak yanlış yaptıysa, sen de aynısını yapıyorsun."
nasıl yani?
onu görmeyi istemem hata mıydı?
"geçmişte yaşama, jeno. aş bunları-" elini omzumdan çekince, hissettiğim sıcaklık da uçmuştu.
"-eski beni görmek yerine, yanımda dur ve her gün yeni beni gör."
durdum.
onun gülüşüne eşdeğer olmayacak şekilde, yüzüme küçücük bir tebessüm yayıldı.
bazen jaemin o kadar garip konuşuyordu ki..