Öğle namazını kılmış, duamı ettikten sonra öğrencilerimin yanına gitmiştim. Onlarıda, teker teker namaz kılmaları için mescide göndermiş, hepsinin namaz kılmalarını beklemiştim. Hepsi namazını kılıp gelmişti. Son verdiğim ayet derslerini bir kez dinledikten sonra, sıra hadis dersine geldiğinde, çocuklara okuyacağım hadisi not almalarını söyleyip okumaya başladım.
"Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: Sizden biri içiyle dışıyla Müslüman olursa, yaptığı herbir hayır en az on mislinden, yedi yüz misline kadar sevabıyla yazılır. İşlediği her bir günah da sadece misliyle yazılır. Bu hal, Allah'a kavuşuncaya kadar böyle devam eder."
Çocukların hadisi not aldığından emin olduktan sonra;
"Çocuklar bu hadisi ezberleyin ve bu hadis üzerinde biraz tefekkür edin. Sizce bu hadis bizlere ne anlatıyor? İyice düşünün." Dedim. Rabbimizin ne kadar merhametli olduğunu bu hadistende anlayabilirdik.
Son dersten sonra kurstan çıkmıştım. Hepsi çok akıllıydı. Hafızlık aşkı ruhlarını öyle sarmıştı ki hemen ezberleyebiliyorlardı. Onları böyle görmek bana umut veriyor, aynı zamandada mutlu ediyordu. Eve doğru yürürken, bugün biraz farklı olduğumu hissediyordum. Asaf abim bazen beni sinir etmek için "evlen git artık." Der dururdu. Bende sinir etmek için söylediğini bildiğim halde, her defasında sinirlenirdim. Utanıyordum abimin bana "evlen" demesinden. Ve ben aklımın ucundan geçmeyen evlilik için bugün Rabbime dua etmiştim. Onca kitap okudum, evliliği huzurlu olan bir çok insan tanıdım, fakat hiç biri aklımda evlilik fikrini oluşturmamıştı. Ben mi büyütüyordum bu şiiri acaba? Kendimi düşüncelerden alıkoyamıyordum. Telefonumun çalmasıyla irkildim. Telefonu çantamdan çıkarıp kim olduğuna bakmadan açmıştım.
"Selamun aleyküm Ayşegül nerdesin?" Duyduğum ses arkadaşım Zeynep'e aitti.
"Aleyküm selam Zeynep, kurstan çıktım eve gidiyorum."
"Duydun mu? Bu akşam camide sohbet varmış."
"Duymadım. Haber verdiğin iyi oldu, Allah razı olsun."
"Gecikme sohbete." Diyip kapattı telefonu.
Zeynep benim en iyi arkadaşımdı. Evlerimiz birbirine çok uzak değildi. Aynı okulda okumuş, birlikte büyümüştük. Onunda benim gibi iki abisi vardı. Birde bir süt abisi vardı, onunla birlikte üç abi diyebilirdik. Süt abisini hiç görmemiş ama çok duymuştum. Zeynep'in annesi Fatıma teyze sürekli bahsederdi. Henüz kundaktayken vefat etmiş annesi. Ondan dolayı Fatıma teyze süt verip büyütmüştü onu. Dört yaşından sonra babası alıp uzaklara gitmişti. Bir daha haber alamamış olmasına rağmen, hala bahsederdi ondan. Kolay mı? Dört yıl boyunca ortanca oğluyla beraber büyütmüştü.
Akşam gideceğim sohbeti düşününce adımlarım hızlandı. Bir kaç dakika sonra varmıştım eve. Kapıya vurup, heyecanla kapının açılmasını bekledim. Kapıyı açan İkra'ya sarılıp selam verdim. Bu heyecanıma şaşıran İkra;"Biraz yavaş olmayı denemelisin." Diyince, omuzlarından tutup çektim onu ve gözlerine bakarak;
"Bu akşam camide sohbet varmış. Aklıma güzel bir fikir geldi." Dedim ve ayakkabılarımı çıkarıp mutfağa koştum. Annem mutfakta çay içiyordu. Masada bulunan bardak sayısına bakınca ve annemi tek başına masada görünce şaşırdım biraz. Şaşkınlıkla anneme;
"Anne her çay içişinde bardak mı değiştiriyorsun?" Diye sordum.
Bunun üzerine annem tebessüm etti ve masadan kalkıp yanıma geldi. Cevap vermesine müsade etmeden fikrimi söylemeye başladım.
"Anne bu akşam camide sohbet varmış. Bazı arkadaşlar çocuklarıyla birlikte geliyor ve onlar için kurabiye yapabileceğimi düşündüm ne dersin?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Helal Sevdam
Spiritualarkamdan gözlerimi kapatmıştı. İstemsiz bir şekilde bağırmış; "Hayır hayır bu kadar ileri gidemezsin!" Diyerek ellerini itmiştim. Bana dokunan kişinin, Zeynep değilde şiir yazan kişi olduğunu sanmış, gelen kişinin Zeynep olduğunu görünce epey utanmı...