"Utandığını biliyorum helalim. Sana bu kelimeyi söyleyebilmek için ne kadar dua ettiğimi tahmin edemezsin. Utanıyorsun farkındayım ama bana alışmanı istiyorum."
Tekrar elini uzatmıştı. Elimi ona doğru uzattığımda, sıkıca tuttu ve devam etti konuşmaya.
"Allah'ın izniyle ölümden başka birşey ayıramaz bizi. Hadi bismillah diyelim ve içeri girelim. Benim olduğunu herkes bilsin istiyorum. Biran önce gün alalım."
Beraber nikah dairesine girdik. Anlımdan soğuk soğuk terler akıyordu. Elinin sıcaklığını hissediyordum. Boş bir yer bulunca bana oturmamı, bana ihtiyaç olunca haber vereceğini söyledi. Bir müddet orda bekledikten sonra geldiğini görünce başımı eğdim yine. Yanıma gelip kimliğimi istedi. Kimlik fotokopisi ve bazı şeylere ihtiyaç olduğu için onları çıkarmaya gitti. İşlemlerin bitmesi ikindi ezanını bulmuş, ezan okunuyordu. Nikah günümüzü yarın düğün saatine denk gelecek şekilde almıştı. Daireden çıktıktan sonra yine duraksadı Ömer.
"Hadi beraber camiye gidelim. Eve gidene kadar namaz gecikmesin."
Onun peşine takılıp camiye gittim. Elimi tuttuğu için abdestim bozulmuştu. Bu alışık olmadığım bir şeydi ve galiba bundan sonra sürekli yaşayacaktım bunu. Abdestimi yeniledikten sonra kadınlar için ayrılan yere gittim. Namazımı kılmış, dua ediyordum.
"Allah'ım senin iznin ile bu yola girdik. Sen utandırma bizi. Ben inanıyorum O çok iyi bir insan, ona karşı hata yapmama izin verme. Birbirimize karşı anlayışlı olmayı nasip et. Amin"
Namazımı bitirdikten sonra, onun namazını bitirmesini bekledim. Namazını bitirir bitirmez kafasını kaldırıp bana baktı. Aniden bana bakınca utanmıştım. Yüzüne yayılan sıcacık tebessümü içime mutluluk saçarken yerimden kalktım ve caminin kapısına çıktım. Çok geçmeden oda gelince, eve doğru yürümeye başladık. Onunla yürümek güzel hissettiriyordu. Elimi tuttuğunda çok utandığımı hissetmiş olmalıydı, çünkü ne elimi tutuyordu, nede konuşuyordu. Aslında bu benim için iyiydi, çünkü gerçekten çok utanıyordum. Alışık değilim bu durumlara ve iyi ki de alışık değildim. Eğer ben bu durumlara alışık olsaydım, bu heyecanı, bu mutluluğu yaşamıyor olacaktım. İlk defa yaşıyorum ve ilkim helalim olacak biri. Bunun için mutluyum. Dinim, benden böyle güzel hareketleri yapmamı istediği için mutluydum. Eve varana kadar konuşmadık. Beni eve bıraktıktan sonra, Fatıma teyzeye, yani annesine gideceğini söyledi.
Eve girdiğimde ailem beni görünce mutlu olmuştu. Tam oturacakken annem "oturma." Diyince ona baktım.
"Yarın düğününde birşey giymeyecek misin?"
"Oda var dimi."
"Hadi sen ve Zeynep gidip alın. Zeynep,
Ayşegül gelince haber verin demişti."Anneme haber vereceğimi söyledim. Mesaj atıp evde olduğumu haber verince, hemen aşağı mahallede bulunan mağazaya gelmemi söyledi. Anneme haber verdikten sonra hızlıca evden çıkıp mağazaya gitmeye başladım. Gerçekten çok yorulmuştum. Hızlıca işimi halledip eve dönmek istiyor ve mümkünse hemen uyumak istiyordum. Mağazaya gittiğimde, Zeynep giyebileceğim şeyleri seçmeye başlamıştı bile. Elinde tuttuğu iki, üç elbiseyi bana uzatarak, "bunları çok beğendim." dedi. Ben de baktığımda gerçekten güzel olduklarını fark edince içlerinden birini seçip giydim. Beni gören Zeynep sanki büyülenmiş gibi bana bakıyordu. Çok beğendiğini söyleyince almak istedim, çünkü gerçekten ben de çok beğenmiştim. Çok abartılı değildi onun için çok hoşuma gitmişti ve bana yakıştığınıda düşünüyordum. Elbiseyi seçtikten sonra, elbiseye uygun bir şal bulup kasaya gittik. Ücreti ödedikten sonra doğruca evlerimize gittik. Geriye kalan ne eksik varsa yarına kadar aileler halledecekti. Evde herkes etrafımda toplanmış uyku vaktine kadar sohbet etmiştik. En son babam çocukları odalarına göndermiş, bana evlilik hakkında bazı şeyleri anlatmıştı. Bana verdiği öğütleri kulağıma küpe yapmalıydım. En sonunda benide "çok yoruldun git uyu." Diyerek odama göndermişti. Hiç itiraz edememiş, odama gider gitmez uyumuşum.
Sabahın köründe bazı akrabalar eve gelmiş, hazırlıklara yardım ediyorlardı. Zeynep ise bir kaç arkadaşını, beni hazırlamaları için getirmişti. Furkan abim, Asaf abimle düğün salonunda eksik varmı diye kontrole giderken annem, "yemekleride kontrol edin." Diyerek uyarmıştı onları. Zeynep'in arkadaşlarıda sonunda hazırlamıştı beni. Odama gelen annem beni görünce gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Gidip ona sarılırken bende ağlamaya başladım. Zeynep, "yengemi ağlatmasana." Diyerek bizi güldürmeye çalışıyordu. Nihayet Fatıma teyzede gelince beni aşağı indirdiler. Erkeklerin hepsi, cuma olduğu için camiye gitmişti. Bizlerde düğün salonuna gidip onların gelmesini bekledik. Erkekler gelmeden, kızlar Kur'an okumuş, birazda eğlenmişlerdi. Öğle ezanı okuyunca herkes namaz kılmış, erkeklerin gelmesini bekliyordu. Onlar geldikten sonra resmi nikahım kıyılacak ve yemek dağıtılacaktı. Sonunda erkekler gelmeye başlamıştı. Gözlerim Ömer'i arıyordu. En son babam ve abimler salona girdi ama Ömer yanlarında yoktu. Annem babamın yanına gidip birşeyler konuştuktan sonra yanıma geldi.
"Ömer'i gördün mü hiç?"
"Görmedim anne, neden?"
"Babanlardan önce çıkmış camiden. Salona gidiyorum demiş."
"Birazdan gelir belki."
Anneme belli etmesemde telaşlanmıştım. Fatıma teyzede annemin yanına gelip, Ömer'i sorunca epeyce telaş yaptım. Neden gelmemiştiki?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Helal Sevdam
Spiritualarkamdan gözlerimi kapatmıştı. İstemsiz bir şekilde bağırmış; "Hayır hayır bu kadar ileri gidemezsin!" Diyerek ellerini itmiştim. Bana dokunan kişinin, Zeynep değilde şiir yazan kişi olduğunu sanmış, gelen kişinin Zeynep olduğunu görünce epey utanmı...