İçimdeki acı bir türlü dinmiyordu. Telefonumu elime alıp tekrar aradım. Her çalışta açmayacağını bile bile tekrar aradım. Abdest alıp seccademi serdim ve Kur'an'ımı alıp seccademe oturdum. Gözyaşlarım Kur'an'ın sayfalarını ıslatmasın diye, başörtümle siliyordum ama nafile, dinmiyordu gözyaşlarım. Ağlaya ağlaya okudum. Ağlaya ağlaya Rabbimden yardım istedim. Böyle bitmesin lütfen. Kur'an okumam bitince kalkıp ışığı kapattım ve tekrar seccademe oturdum. Kur'an'ı göğsüme bastırırken hıçkırıklarıma engel olamıyordum. Kur'an'ımı rahlenin üzerine bırakıp secdeye gittim.
"Allah'ım sen görüyor ve sen biliyorsun. Zandan uzak durmamızı istyensin. Kötü düşünmek istemiyorum ama neden böyle oldu. Ne olur yardım et bana. Daha dün kıyıldı nikahımız, hemde senin huzurunda. Ne olur bir çıkış yolu göster bize."
Sabah namazına kadar uyuyamamıştım. Rabb'imle dertleşip, Ömer'in gelmesini bekliyordum. Ağlamaya dahi mecalim kalmamıştı. Abdestimi yeniledikten sonra namazımı kıldım. Yüreğim üşüyordu...
Dua etmek için secdeye kapanmıştımki, daha fazla dayanamayıp uykuya yenik düştüm. Sanki rüya görüyor gibiydim ve oldukça rahatsız oluyordum. Gözlerimi açmakta güçlük çeksemde, gelen zil sesine dayanamamış kalkmıştım. Üst üste zilen basan kişinin Ömer olabileceği aklıma gelince koşarak kapıyı açmaya gittim. Gelen Fatıma teyze ile oğullarıydı ve gözleri kan çanağına dönmüştü. Korkuyla kolundan tuttum Fatıma teyzenin. Evdeki herkes uyanıp aşağı inmişti. Fatıma teyzeyi içeri götürüp koltuğa oturttum."Bir haber var mı Fatıma teyze?"
Ağlamaya başlayınca, henüz haber olmadığını anladım.
"Bu acıyı ilk yaşadığımda babası onu almıştı benden. Allah biliyor ya canımdan bir parça gibiydi o zamanlar. Yıllar sonra geldi ve onu bağrıma bastım. Oğullarım bile onu öz kardeşi gibi görüyordu. Şimdi ne oldu bilmiyorum ama kendime gelemiyorum. Sanki hala o minik elleriyle, ellerimi tutup gözlerime bakıyor gibi. İlk adımlarını bile ben attırdım ona."
Fatıma teyze ağlamaktan perişan olmuştu. Söylediği sözler hepimizi derinden yaralarken babam kalktı ve tekrar karakola gideceğini söyledi. Koşarak yanına gittim.
"Baba lütfen benide götür."
Gözlerime bakamıyordu babam. Başını olumlu anlamda sallayınca çıktık evden. Furkan abim arabayla bizi karakola götürdü. Babam polislere, telefonunun çaldığını ama bir türlü cevap vermediğini söyleyince, polisler, "Bulması zor değil o zaman." Dedi. Telefon sinyalinden bulabilirlermiş. Durmadan ağladığımı gören babam, onları arabada beklememi söyledi. Gidip arabaya bindikten sonra gelmelerini bekledim. Çok geçmeden bir ekiple beraber çıktılar. Arabaya binerken, "onları takip edeceğiz." Dedi babam. Biran önce varmak istiyordum. Polisler gittikçe düğün salonuna yaklaşıyordu. Düğün salonunun önünden geçerlerden içim cız etti. Neden buraya gelmişlerdiki? Düğün salonunun iki sokak arkasındaki mahallede durup indiklerinde, bizde arabadan indik. Neden burda durduklarına anlam verememiştim. Büyük bir kısmı ormandı ve bir kaç iş yeri vardı. Arabadan inip onları takip ederken, ormana girdiler. Hızla peşlerinden gittik. Bizi gören polis durup babama döndü.
"Sinyal burda bitiyor. Telefonu tekrar çaldırın."
Polisi duyunca, babamın aramasına müsade etmeden kendi telefonumdan aradım. Çalıyordu. Ses yoktu ama titreme sesi geliyor gibiydi. Herkes sağına soluna bakarken yere eğildim. Ayağımın ucunda çalan telefonun ekranına bakarken gözlerim kararmaya başladı.
"Sevdiğim."
Yerden birşey aldığımı gören polis yanıma gelip elimdeki telefonu alırken, daha fazla dayanamayıp yere düştüm.
Olup bitenler beni kahretmişti. İçimden sürekli Rabb'im nolur bişey olmasın, Rabb'im nolur bişey olmasın diye dua ediyordum. Rabb'im benimleydi, bunu biliyordum ve yine O'na sığınıp, O'nun ayetinde teselli arıyordum. "Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz ise bilemezsiniz."Bakara süresinde geçen bu ayeti okurken içimdeki yangının dineceğine inanıyordum. Daha bir sakinleşmiş gibi olsamda, içten içe korkuyor ve çok üzülüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Helal Sevdam
Spiritualarkamdan gözlerimi kapatmıştı. İstemsiz bir şekilde bağırmış; "Hayır hayır bu kadar ileri gidemezsin!" Diyerek ellerini itmiştim. Bana dokunan kişinin, Zeynep değilde şiir yazan kişi olduğunu sanmış, gelen kişinin Zeynep olduğunu görünce epey utanmı...