Sabah uyanır uyanmaz kahvaltı yapmadan kursa gitmiştim. Öğrencilerimle ders çalışırken Furkan abim aramış, Ömer ile birlikte alışverişe gittiklerini söylemişti. Kurstan çıktıktan sonra, Fatıma teyzeyle bizde eve bakmaya gidecektik. Eve baktıktan sonra alışverişe gidip, evin tüm ihtiyaçlarını bugün almaya çalışacaktık. Öğrencilerimin dersi öğle ezanında bitmiş, namaz kıldıktan sonra kurstan çıkmıştım. Fatıma teyze ve Zeynep'in beni beklediğini görünce yanlarına gittim. Fatıma teyze o kadar telaş yapıyorduki, bugün herşey bitsin, yarın düğün yapalım diyordu. Hep birlikte Ömer'in evine girdik. Evin içi oldukça güzel ve hoş görünümlüydü. Üç oda, bir salon vardı. İçinde pek eşya yoktu. Sanırım Ömer ailesini bulamayacağını düşündüğü için tam yerleşmemişti. Oysa şimdi hem ailesini bulmuş, hem aile kuruyordu. Odalara baktıktan sonra mutfağa gittik. Mutfakta oldukça geniş ve güzeldi. Evde değiştirmem gereken hiçbir şey yoktu. Sadece bir kaç eşya almalıydım ve küçük olan oda için bir kaç plan vardı aklımda. Evin her tarafına iyice baktıktan sonra Fatıma teyzenin yanına gittim.
"İyice baktın mı Ayşegül? Mobilyacıya gideceğiz şimdi."
"Baktım Fatıma teyze gidebiliriz."
Mobilyacıya gidip bütün gerekli şeyleri beğendik. Hepsini beğenene kadar akşam olmuştu. Mobilyalar yarın eve nakliye edilip yerleştirecekti. Beni eve bırakacakları zaman, hangi mobilyaları, nereye koymaları gerektiğini Zeynep'e söyledim ve beni eve bıraktıktan sonra gittiler. Onlar yarın evin işleriyle uğraşacakları için evin halılarını babamla birlikte almaya gidecektik. Hep birlikte salonda otururken, babam, eğer Fatıma teyzeler kabul ederse halıları kendisi hediye almak istediğini söyleyince mutlu olmuştum. İnsanlar birbirlerine destek olmalıydı her zaman. Furkan abim ise, erkekler için gerekli olan herşeyi aldıklarını söyledi. Telefonum çalmaya başlayınca onları salonda bırakıp odama gittim. Üst üste telefonu çaldıran Zeynep'i daha fazla bekletmemek için hemen açtım.
"Hayrolsun Zeynep ayrılalı yarım saat olmadı?"
"Abim aramamı istedi. Küçük olan odaya ne alınacak diye soruyor."
"Abin müsaitse ona mesaj atayım. Bir şey sormak istiyorum?"
"Evet evet müsait. Görüşürüz o zaman."
"Allah'a emanet."
Küçük oda için aklımdaki planı önce ona sormak istiyordum. Hoş karşılarsa yapacaktım. Hemen mesaj attım. Çok geçmeden cevap yazmıştı.
"Küçük oda için bir planım var. Müsaden olursa onu yapmak istiyorum?"
"Seni dinliyorum?"
"O odayı kütüphane olarak kullanmak istiyorum. Duvarın her tarafına kitaplık taktırsak diyorum?"
"Bu çok güzel bir fikir. Bunun için izin almana gerek bile yoktu."
"Allah razı olsun anlayışın için."
Odamın kapısına vurulunca telefonu yatağa bıraktım. Asaf abimi Karşımda görünce heyecan yaptım. Bana bulaşacağını düşünüyordum ama öyle değilmiş. Gelip yanıma oturdu.
"Biliyorum şimdi sana çeşit çeşit hediye alabilirim. Sevdiğin şeyleri alabilirim ama almayacağım. Çünkü sevdiğin şeylere şuan ihtiyacın yok ve ben ihtiyacın olan bir şey hediye almak istiyorum. Anneyle konuştum ve senin için en güzel hediyenin, evin perdelerinin olabileceğini söyledi. Hem yeni ev kurduğunuz için ihtiyacınız var, hemde onlara destek olmuş oluruz."
Mahçup olmuş bir şekilde abimi dinliyordum. Ben bana bulaşacak diye düşünürken, o benim için ne güzel şeyler düşünmüş. Abime sarılıp teşekkür ettim.
"O halde yarın bende sizinle geliyorum."
Abim son sözünü söyleyip odadan çıktıktan sonra, telefonumu elime aldım. Ömer'in ne cevap verdiğini merak ediyordum.
"Asıl senden razı olsun Rabbim. Karşıma çıkıp, hayatıma girdiğin için ne kadar şükretsem az. Güzel kalplim."
Mesajı yanıtsız bırakıp telefonu masaya koydum. Utandırıyordu beni. Yatağıma uzanıp uykuya teslim ettim kendimi.
Sabah ezanının sesiyle uyanıp, abdest aldıktan sonra namazımı kıldım. Rabb'ime içimi döküp dua ettikten sonra seccademi toplayıp yerimden kalktım. Dolabımın üzerindeki boş kolileri aşağı indirdikten sonra, artık kitaplarımı, eşyalarımı toplamaya başlamıştım.
Garip bir hüzün sarmıştı yüreğimi. Doğup büyüdüğüm evi, anne ve babamın kokusuyla, huzurlu sohbetler, anılar biriktirdiğim evimi bırakıp gitmek beni üzmüyor değildi. Yavaş yavaş kitaplarımı toplarken gözlerim dolmaya başlamıştı. Annem kapıdan içeri girdiğinde, O da anlamıştı hüznümün sebebini. Hiç birşey demeden sımsıkı sarıldı bana. O sarıldıkça yüreğim dahada yandı., Gözyaşlarımı tutamadım. Biraz ağladıktan sonra, annem bana yine dua etmeye başlamıştı. "Güzel kızım benim. Mutluluğu o kadar çok hakettinki, bir gün bile bizi incitmedin, küçükkende böyleydin. Sen karıncayı bile incitmezdin. Ben ve baban senden razıyız, Allah'ta razı olsun ve seninde bize davrandığın gibi efendi, sevgi dolu çocuklar nasip eylesin. Herdaim mutlu ol."Annem dua ettikçe gözyaşlarım hızlanıyor ve hıçkırarak ağlamaya devam ediyordum. Annemin bana duaları ve Rabb'imin bana hediyesi olan Ömer'e gideceğim için hafif bir hüzün olsada, kalbim çok güzel duygulara bürünmüştü. Annem odamdan çıktıktan sonra yeniden toplamaya başladım kitaplarımı. Sonunda hepsi bitmiş, üç büyük koliye sığmıştı kitaplarım. İçinde okumadığım kitaplar vardı. Onları bitirdikten sonra yeni kitaplar alıp, yeni evimdeki kütüphaneyi doldurabilirdim. İşim, kursa gitme saatine yakın bittiği için, hazırlanıp aşağı indim. Kimse uyanmadan sofrayı hazırlayıp, onları bekledim. Teker teker herkes uyanıp aşağı iniyordu.
"Selamün aleyküm. Hayırlı sabahlar hepinize."
"Aleyküm selam. Sanada hayırlı sabahlar."
Herkes elini yıkadıktan sonra sofraya oturdu. Hızlıca kahvaltımı yapıp çıktım evden. Kurstan çıktıktan sonra babamlar beni alacaktı. Her zamanki gibi başım yerde vardım kursa. Öğrencilerim bahçedeydiler. Beni görünce selam verip, içeri girdiler. Bende onlarla birlikte içeri girip abdestimi aldım ve derse başladık. Yine derslerini ezberlemeyenler vardı, ondan dolayı ders biraz uzamıştı. Öğle namazından sonra dersi bitirir bitirmez babama mesaj atıp gelmelerini söyledim. Kursun kapısında beklerken, gelen araba heyecanlanmama neden olmuştu. Mobilyalar gelmişti. Çok geçmeden babamlarda gelince, çarşıya gittik beraber. Babam, Hatice teyzeyi zor ikna ettiğini söyleyince tebessüm ettim sadece. Girdiğimiz ilk dükkandan halıları beğendik ve verdiğimiz adrese göndermelerini istedik. Daha sonra perde almaya gittik. Asaf abim beğendiğim bütün perdeleri almış, yine aynı şekilde verdiğimiz adrese teslim etmelerini söylemişti. Akşama kadar ordan oraya koşuşturduğumuz için epeyce yorulmuştum. Eve varır varmaz namaz kılıp, yemek yedim. Yorgundum ama uykum gelmiyordu. Biraz Kur'an okuyayım derken, telefonuma mesaj geldi. Gönderen ömerdi. Mesajı açar açmaz bir resim geldi önüme. Çok güzel bir odaydı. Duvarları kitaplık dolu. İçleride kitap doluydu. Hemen cevap yazıp,
"Evet işte böyle olmasını istiyorum." Dedim.
"Böyle oldu bile."
"Anlamadım?"
"Bizim küçük odamız bura. Mobilyacılar gelince ilk iş kitaplıkları yaptırdım ve içine kendi kitaplarımı koydum. Diğer tarafı ise sana ayırdım. O tarafı boş."
Bu kadar düşünceli ve anlayışlı olması beni çok mutlu ediyordu. Benim fikirlerime önem vermesi, beni dahada mutlu ediyordu. Gittikçe daha çok bağlanıyordum ona. Yüreğimi daha çok kaptırıyordum...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Helal Sevdam
Spiritualarkamdan gözlerimi kapatmıştı. İstemsiz bir şekilde bağırmış; "Hayır hayır bu kadar ileri gidemezsin!" Diyerek ellerini itmiştim. Bana dokunan kişinin, Zeynep değilde şiir yazan kişi olduğunu sanmış, gelen kişinin Zeynep olduğunu görünce epey utanmı...