Namaz kıldıktan sonra seccademde bekledim. Ömer bütün sünnet namazları kılıp, yaklaşık yarım saat boyunca çektiği zikirlerden sonra bana seslendi. Seccademde oturduğumu görünce tebessüm etti.
"Beni mi bekliyorsun?"
"Gönlüme söz geçiremiyorum, yanından ayrılmak istemiyor."
"Yardım et o halde."
Yerimden kalkıp seccademi topladıktan sonra, kolundan tutup koltuğa oturttum. Sandaliyeyi mutfağa götürüp, O'nunda seccadesini toplayıp yanına gittim.
"Aç mısın?"
"Sargıma bakar mısın?"
Sargısının bacağını sıkabileceği aklıma gelince telaşla önünde diz çöktüm.
"Açmamı mı istiyorsun? Birşey görünmüyor?"
Öylece bana bakan Ömer'e karşı, tebessüm edip bakışlarımı yere indirdim. Elleri çenemi kavrarken konuşmaya başladı.
"Utanma. Benim gönlü zengin sevdiğim."
Yüzümü kaldırınca gözlerinin içine bakar bakmaz, anlımdan öptü. Aniden öpünce gözlerimi kapattım ve geri çekilmesini bekledim. Nefes alışım hızlandıkça, utancımda dahada artıyordu. Sonunda elini çenemden çekti ve geri çekildi. Gözlerimi açıp ona bakınca, o sıcak tebessümüyle huzur buluyordum.
"Seni Allah için çok seviyorum."
....
Nikah işlemlerini halletmiş, memurun gelmesini bekliyorduk. Ömer'i bugüne kadar zor tutmuştum. Gözlerini her açtığında resmi nikahı yapmak istediğini söylesede O'na müsade etmemiştim. Sonunda o gün gelmiş iğleşmişti ve ikimiz beraber el ele yürüyerek girmiştik salona. İki aydır başımın etini yiyen Ömer'e bakıyordum. Sevinçten elleri titriyordu. Alışmıştım O'na. Bu kısa sürede vazgeçilmezim olmuştu. Rabbi'ne bağlı oluşu, beni dahada çok bağlıyordu O'na ve gün geçtikçe kayboluyordum O'nda. Aniden bana dönmesiyle birlikte kaşlarımı çattım. O'nunla uğraşmayı seviyordum.
"Bu kadar sabrettin şimdi neden sabredemiyorsun? Bize bakıyorlar, utanıyorum."
"Hiç kimse sana ben gibi bakamaz, çünkü ben sana umuda bakar gibi bakıyorum."
Bunu demesiyle birlikte masanın altından bacağına hafifçe vurup tebessüm ettim.
"Konuyu nerden nereye çekiyorsun. Babamlar bize bakıyor."
Babamın adını duyunca yüzü hafif kızardı ve önüne döndü. İkimizde tebessüm ediyorduk. Her zaman şakalaşıyor ve birbirimizi asla ilgisiz bırakmıyorduk. İkimiz bir olup Rabb'imin dinini ve Rabb'imi daha çok araştırıyor, bildiklerimizi birbirimizle paylaşıyorduk. İmanımızı birlikte güçlendiriyorduk. Nikah memurunun bize doğru geldiğini gören Ömer, masanın altından elimi tutmuştu. Sandaliyeye oturan memurun sorduğu sorulara cevap verdikten sonra, sonunda resmi nikahımızda kıyılmıştı. Evlilik cüzdanını elime alır almaz Asaf abim resmimizi çekmişti. Hala kıyılacak birkaç nikah olduğu için aceleyle kalktık masadan. Asaf abim hemen yanıma gelip çektiği resmi gösterdi. Habersiz çektiği için çok güzel çıkmıştık. Bazı şeyler habersiz, aniden olunca daha güzel oluyordu. Tıpkı Ömer'in gelişi gibi...
Eve gitmeden önce ailece gezmeye gitmiştik. Oturduğumuz aile parkında çocuklar bir o yana bir bu yana koşuşup oynarlarken, Ömer'in içtenlikle onlara baktığını gördüm. Tam Ömer'in yanına gidecektim ki Ömer oturduğu yerden kalktı. Nereye gidecek diye bekledim, simit satan bir çocuğun yanına gider gitmez saçlarını okşamaya başladı. Cebinden çıkardığı parayı çocuğa verip oyun oynayan çocukları işaret etti. Yanımıza doğru gelirken gözlerinin dolduğunu farkettim. Simit satan çocuk ise, simitleri dağıtmaya başlamıştı. Bu hareketi çok hoşuma gitmişti fakat gözlerinin doluşuna anlam veremiyordum. İçime bir yumru oturmuş gibi hissediyor yutkunamıyordum. Gözyaşları akmasın diye gökyüzüne bakarken, dudakları arasında dökülen sessizliğin dua olduğuna emindim. Bize yaklaştıkça yüzüne tebessüm geliyordu ama gözleri başkaydı. Babamlara selam verip yanlarına oturdu. Şuan acı çekiyordu ama kimse farkında değil gibiydi. Tüm acılar tek bir tebessüme sığıyormuş meğer. Ve tek bir tebessüm yetiyormuş mutlu olduğunu ikna etmeye. Huzursuz olmuştum biran evvel eve gitmek ve sorunun ne olduğunu öğrenmek istiyordum. İkindi ezanı okunmaya başlarken herkes ayaklandı. Toparlandıktan sonra yola koyulduk ve ilk bulduğumuz camiye girip namaz kıldık. Kadınlar için ayrılan mescitte, erkeklerin namazlarını bitirmesini bekliyorduk. İçim içime sığmıyordu. Şuan üzgün olduğunu bilmek beni kahretmişti. Onun için bildiğim tüm duaları ederken annemin telefonu çaldı. Babam namazın bittiğini söyleyip bizi beklediğini belirtmişti. Hızlıca kalktım ve dışarı çıktım. Peşimden gelen annem meraklanmıştı.
"Ayşegül kızım ne bu acele?"
"Şey anne afedersin."
Caminin kapısında bir kenara geçtik.
"Geliyorlar kızım."
Annemin sözüyle onlara baktım. Babamlar yanımıza gelir gelmez eve gideceklerini söyledi. Ömer akşam yemeği için bize davet etsede, babam kabul etmemişti. Ordan ayrılıp eve gelirken Ömer'in sessiz olması daha çok üzülmeme sebep oluyordu. Canını sıkmak istemiyordum ama ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Ömer kapıyı açarken, sanki zorla hareket ediyor gibiydi. Kapıyı açıp eve girer girmez lavaboya gidince, kapıyı kapattım ve peşinden gittim. Elini yüzünü yıkıyordu.
"İyi misin?"
Sesimi duyunca bana döndü.
"Biraz yanlız kalabilir miyim Ayşe'm?"
Olumlu anlamda başımı sallayıp salona gittim. Salonda bur o yana bir yana giderken Ömer geldi. Bir müddet bana baktıktan sonra yatak odasına gitti. Her ne kadar peşinden gitme isteğim olsada gitmedim ve pencereden gökyüzüne bakmaya başladım. Kendimi bildim bileli hayranım gökyüzüne. Sanki dünyanın tüm vefası, güzelliği sadece oradaymış gibiydi. O ruhumu okşayan mavilik hep benimleydi, hiç bırakıp gitmiyordu. Vefa temsiliydi gökyüzü gözümde. Bu yüzden hep dalardım, uzun uzun, uçsuz bucaksız güzelliğine. Baktıkça huzur bulur, huzur buldukça dualar dökülürdü yüreğimin kırgın sularından. Onu bu denli üzen şey neydi? Benmiydim sebep? Daha fazla dayanamayıp yatak odasına doğru gitmeye başladım. Sessizce gitsem rahatsız olurmuydu acaba? Kapıyı sessizce açarken duyduğum şey ile birlikte amin demem bir olmuştu. Ömer seccadesine oturmuş ve Rabbi ile konuşuyordu.
"Huzuru sende buluyorum Rabb'im, kaybetmeme izin verme..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Helal Sevdam
Spiritualarkamdan gözlerimi kapatmıştı. İstemsiz bir şekilde bağırmış; "Hayır hayır bu kadar ileri gidemezsin!" Diyerek ellerini itmiştim. Bana dokunan kişinin, Zeynep değilde şiir yazan kişi olduğunu sanmış, gelen kişinin Zeynep olduğunu görünce epey utanmı...