🍁16🍁

246 75 10
                                    

Mesajı okuyunca ilk neyden bahsettiğini anlamasamda, sonradan Zeynep'in olayı anlatmış olabileceği aklıma gelmişti. Evet yaptığım hareket, güzel bir hareketti, çünkü İslam dini her zaman güzeldi. Onun emirleri her zaman mükemmeldi.  Tebessüm olan bir emojiyi seçip gönderdikten sonra, cevap olarak gönderdiği mesaj oldukça utanmama neden olmuş, heyecanlandırmıştı beni.

"O güzel tebessümünü görüp, doya, doya izlemek nede güzeldir şimdi. Senin kalbin gibi.."

Onunla neler konuşmam gerektiğini hiç bilmiyordum. Nasıl konuşacağımıda bilmiyordum. "Allah razı olsun." Diye cevap verince, bu defa tebessümü o göndermişti bana. Yüzümde gülücükler saçılırken aşağı indim. Herkes kitap okumaya başlamıştı. Onları rahatsız etmemek için sessizce kendi koltuğuma oturdum. Sehpanın üzerindeki kitaplara göz gezdirdikten sonra, birini seçtim ve okumaya başladım. Okuduğum satırları tekrar, tekrar okuyor, fakat anlayamıyordum. Aklım yine Ömer'e takılıyordu. Kitabın  her satırında Ömer geçiyor gibiydi. Yüreğim her an ondan bahsetmek, onunla konuşmak istiyordu. Okuduğumu yanlış okuyordum. Her konuyu Ömer'e bağladığımı fark edince ufak bir tebessüm ettim. Gözlerimin içi gülüyordu, bir anda nasıl olduda bu kadar değiştim? Gerçektende insan anladığı ve anlaşıldığı insanda çiçek açıyormuş. Ömer'in gelişiyle çiçek açmıştım. Her şeye sevgiyle bakarken,
tüm ruhum Ömer'le büyülenmiş gibiydi.
Çok güzel bir insandı. Beni çok seviyor ve hissettiriyordu. İmanımın, onunla dahada güzelleşeceğine emindim.

Namaz vaktine kadar hep birlikte kitap okuduk. Namazdan sonra, kitapta işaretlediğim bir kaç yeri, not olarak defterime yazarken, annemin sesiyle ona döndüm.

"Kızım sofrayı kurmama yardım eder misin?"

"Anne İkra'dan rica eder misin? Almam gereken notlar var. Sofrayı ben toplarım."

Annem İkra'ya seslenince, notlarımı almaya devam ettim. Notların hepsini bitirmiştimki, mis gibi yemek kokuları gelmeye başladı. Elimdeki defteri ve kitabı sehpaya bırakıp mutfağa gittim. İkra yemekleri dolduruyor, annem masaya indiriyordu. Asaf abim ise yine her zamanki gibi başlarının etini yiyordu. Nefes almadan konuşan abim, en son bana bulaşmaya kalkınca babam söylediklerini duymuş ve "iyi olurdu aslında." Demişti. Asaf abimin söylediği şey ise,

"Ömer'i çağırda gelip yesin şu güzel yemekleri."

Bana bulaşmasa olmazdı. Oysa ciddi olduğunda ne kadarda iyiydi benim için. Çünkü o ne kadar bana bulaşsa utandırıyordu beni. Babam annemi yanına çağırıp, birşeyler söyledikten sonra annem yanıma geldi.

"Baban, Fatıma teyzenleri ailece yemeğe çağıralım diyor. Sanada sormamı istedi."

Düşünceli babam. Ondan utanacağımı bildiği için, birşey olursa hep annemle haber gönderirdi.

"Siz bilirsiniz annem."

Cevabımdan sonra annem Fatıma teyzeyi arayıp, zoraki ikna etmişti. Saat geç olduğu için gelmek istememişti ilk başta. Gelecekleri kesinleşince ben ve İkra üzerimizi giymek için üst kata çıktık. Ev haliyle karşılamamız doğru değildi. Üzerimi giyinirken şeytanın bana fısıldadığını hissediyordum. Çünkü içimden geçen şeyler ondan başkasına ait değildi. "Onun için süslenmelisin. Dikkatini çekmelisin." Gibi kötü düşünceleri aklıma getirsede, besmele ile kendimi güvene alıyordum. Sonunda her zamanki gibi sade ve bol kıyafetlerimden birini giydim. O geleceği için heyecanlıydım. Nasıl hareket edeceğimi dahi bilmiyordum. Üzerimi giyindikten sonra, pencereden geldiklerini gördüm. Heyecanla aşağı inip, Furkan abimin kapıyı açmasını bekledim. Kalbim daralıyor gibiydi. Bu kadar heyecan fazlaydı bana. Fatıma teyzenin elini öpüp geri çekildim. Annem misafirleri karşıladıktan sonra, erkekler için salona sofra kurmaya başlayınca, yardıma gittim. Ben ve annem sofrayı hazırlarken, babam misafirleri içeri buyur etmişti bile. Nihayet sofra kurulunca, herkes sofraya oturdu. Ona bakmak istiyor, utanıyordum. Korkuyordum. Haram işlemekten çok korkuyordum. Biz mutfakta yemek yerken, salondan babamın sesini duyuyordum. Yediğim yemekleri zor yutkunuyor, terliyordum. Babamdan duymak daha çok utanmama neden oluyordu.

"Gençlerin uzun süre nişanlı kalması hoş değil, hayırlı işte acele etmek gerek."

Doyduğumu söyleyerek kalktım sofradan. Tabaklarımı toplayıp, tezgaha bıraktıktan sonra ellerimi yıkadım. Babam susmuştu bir süre ama çok geçmeden sesi tekrar geliyordu.

"Doydun mu Ömer oğlum?"

"Elhamdülillah."

"Ayşegül ile konuşamadınız hiç. Şu evlilik için bir konuşun. En yakın zamanda yapalım inşallah."

Kalbim göğüs kafesimden çıkacak gibi hissediyordum. Ellerim titriyordu heyecandan. Ömer'in sesi gelmemişti. Utanmış olmalıydı. Heyecandan ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde tekrar sofraya oturdum. Furkan abimin sesiyle yerimden sıçrayınca, sofradakiler korkmuştu. Heyecan yaptığımı bildikleri için hepsinin yüzünde tebessüm vardı. Bu duyguları ilk defa ve helal yoldan yaşayacağım için şanslıydım. Heyecanım, ayağa kalkmama müsade etmesede, ona dönmüştüm.

"Buyur abi?"

"Ömer üst katta seni bekliyor. Bir konuşun istedi baba."

Başımı sallayıp ayağa kalktım. Üst kata ağır ağır çıkıyordum. Acaba hangi odaya gitmiş diye düşünürken, merdivenlerde buldum onu.  Beni görünce "nereye gideceğimi bilemedim." Dedi. Odama doğru gidip peşimden gelmesini istedim. Odama girdikten sonra oda arkamdan geldi. İkimizde tam oturacaktıkki kapı kapandı. Kapının kapandığını gören Ömer, telaşla ayağa kalkıp kapıyı açtı. Açıklama yaparak yerine oturan Ömer'e bakmasamda, söylediklerini hayran hayran dinliyordum.

"Kapı açık dursa ikimiz için daha iyi. İki kişinin üçüncüsü şeytandır."

Helal SevdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin