8.Bölüm

144 12 13
                                    

Ödev bittiğinde saate baktım. 21.47 olduğunu görünce 'Zaman ne çabuk geçti.' dedim kendi kendime.

Ben: Artık kalkayım.
Rüzgar: Seni bırakayım mı?
Ben: Yoo.
Rüzgar: Geçireyim o halde.

Başımla onaylayıp, eşyalarımı topladım ve kapıya yöneldim. Kapıyı açtım. Rüzgar peşimden gelirken elimi çantama atıp araba anahtarını aldım. Rüzgar beni izlerken döndü ve "Araban mı vardı?" dedi. "Evet." diye yanıtladım anlamayan bir ifadeyle. "Okula yürüyerek geliyorsun ama neden?" diye sordu. "İlk haftalardan dikkat çekmek istememiştim." Konuşmaya başladık bir anda.

Rüzgar: Çekebileceğin tüm dikkati çektin zaten.
Ben: Öf! Nefret ediyorum.
Rüzgar: Neden bu kadar korkuyorsun?
Ben: Neyden?
Rüzgar: Her şeyden.
Ben: Her şey derken?
Rüzgar: İnsanların seni tanımasından, senin hakkında konuşulmasından, birileriyle iletişim kurmaktan bile korkuyorsun. Neden?
Ben: Sanırım bunların cevabını sana vermeye hazır değilim.
Rüzgar: Hazır olduğunda ya burda ya da yanındaki sırada olacağım.

Gülümsedim. Arabaya bindim ve çalıştırdım. Eve geldiğimde annemler evde yoktu. 3 günden ikisinde evde olmayıp 3. günü de beni hep evde istemeleri çileden çıkmama yetiyor hatta artıyordu. Üzerimi değiştirdim, yatağıma oturdum. İçimden Deniz'i aramak geldi.

Ben: Alo?
Deniz: Efendimm?
Ben: Rüzgar.
Deniz: Ne oldu?
Ben: Beni tanımayı denemek istediğini söyledi.
( Deniz birkaç saniye sustu.)
Deniz: Sen ne dedin? Tabiki bakarız dedin değil mi?
Ben: Öf evet ne deseydim? Beni tanımayı isteyen ilk kişi. Feleğim şaştı.
Deniz: Bak canım, tamam insanlarla samimi olmayı pek sevmiyorsun ama bir şans ver belki iyi biridir?
Ben: Bilmiyorum ama sana söylemem gereken bir şey olduğunu biliyorum.
Deniz: Söyle.
Ben: Telefonda olmaz, bize gel. Annemler evde yok zaten yine.
Deniz: 15 dakikaya ordayım.

Telefonu kapattığımızda yatağa uzandım. Ne saçma gündü. Yani çok fazla şey olmuştu ama aynı zamanda hiçbir şey de olmamıştı.

Birden uyandım. Deniz yanımda duruyordu muhtemelen gece eve gelip yedek anahtarla girmişti. Evet evin yedek anahtarı onda vardı. Bir şey söylemeden yüzüne baktım. "Günaydın prenses." dedi. "Açıl biraz daha konuşacaklarımız var." diye eklemeyi ihmal etmedi. Tabi ya gece eve çağırıp konuşalım dedim ama uyuyakaldım. 'Zekaya bakar mısınız?' diye kendimi sorguladım. Yine saçmalıyordum. Neyse haftasonuydu sonuçta. Hayat bana güzeldi bugün. Moralimi bozmayacaktım. Deniz aşağı kattan bana sesleniyordu: "Yemek hazır, gelsene artık." Aşağı indiğimde tam da benlik bir kahvaltıyla karşılaştım. Patates kızartması, haşlanmış yumurta ve çeşitli peynirler. Peynir takıntım olabilirdi. Kim sevmezdi ki zaten? Bana hazırladığı tabaktan farklı olarak kendinde zeytin de vardı. Pek zeytin sevmezdim. O da ayrıntıları hatırlamada iyiydi.
Yüzüne döndüm. Deniz?

Deniz: He, söyle.
Ben: Yağmur senden hoşlanıyor sanırım.
Deniz: Sen nerden öğrendin ki daha anlatmamıştım.
Ben: Ne yani biliyor muydun? Hatta daha basit bir soru sorayım. Yağmur'u nerden tanıyorsun?
Deniz: Sakin ol, anlatacağım.
Ben: Dinliyorum.
Deniz: Spor salonunda biz boks yaparken sürekli bizi izleyen 4 kişilik bir tayfa vardı. Yağmur'du içlerinden biri de.
Ben: Rüzgar ve Melis diğer iki kişi de. Peki 4.kim?
Deniz: Rüzgar kimya eşin olan Rüzgar mı? Ayrıca Melis kim?
Ben: Evet o Rüzgar. Melis de buna takıntılı bir "yürüyen makyaj."
Deniz: Sen nerden biliyorsun? Takıntılı falan ne iş hem?
Ben: Gelip beni tehdit etti ya da belki sadece uyarıydı.
Deniz: Ne yaptı, ne yaptı?
Ben: Üf denedi bir şeyler işte. Rüzgar'dan uzak dur falan dedi. Klasik erkeğimi elimden sen mi alıcan bakışları atarken.
Deniz: Tamam gülmek istemiyorum ama gerçekten Melis de garip kızmış.
Ben: Boşuna ilk günden listeme eklemedim.
Deniz: Senin listedeyse sıkıntı tabii.
Ben: Neyse Yağmur'u açıkla.
Deniz: Emredersiniz hazretleri. (İkimizde güldük.) İşte sen duştayken bir gün benim yanıma geldi. Kendini falan tanıttı. Numaramı istedi. Gerek yok dedim bende. Bu kadar.
Ben: Yağmur bizim okulda ve Melis'in en yakını. Seni de beğenmiş sanırım ve benimle samimi olduğunu görünce kıskanmış.
Deniz: Ne olaylar dönmüş maşallah.
Ben: Öyle bir şey olursa falan dikkat et.
Deniz: Sende şapşal.
Ben: Tamammmm.

Konuşma bittikten sonra tabaklarımızı mutfağa koyduk ve ellerimizi yıkadık. "Hey bir şey daha var, bizi takip eden Rüzgar'mış." dedim. Deniz "Niye etmiş ki?" diye yanıtladı. "Beni tanımayı deniyor, bana soru sorup hakkımda bir şeyler öğrenmek istiyor. Hoşuma gitti aslında." dedim. Noluyordu bana böyle hissetmemin bir anlamı var mıydı?

~Yeni bölümmm. Lütfen fikirlerinizi belirtin ve eklememi istediğiniz ya da eleştireceğiniz bir şey varsa yazın. 💙💙~

Görünmez KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin