20.Bölüm

53 5 7
                                    

Naz sınıfa aniden dalıp Eren'e yönelik konuştuğunda Eren'i birden yerde gördüm.
İç ses: 'Ne oluyor lan'
'İç ses sırası mı cidden?'
İç ses: 'İyi be sustum.'

Naz birden Eren'in yanında diz çöktü ve bize dönüp "Neden bayıldı ki?" diye sordu.

Batu: Aşırı heyecanlandığında bayılıyor. Çantasında ilacı olacaktı. Ben getireyim.
Naz: Heyecanlanacağı ne yaptık ki?
Ben: Ben boşuna aşk sağlığa zarar demiyorum.
Rüzgar: Bana aşık mısın yani?
Ben, Deniz ve Emre aynı anda: Höst lan.
Deniz: Yani bizim kız aşk falan anlamaz, salak o git sen kendi kendine takıl.
Emre: Aynen aslanım bak işine sen.
Ben: Salak değilim. Yani belki birazcık.
Ve Rüzgar'a bakarak konuştum.
"Aşık falan da değilim."
Rüzgar: Ee zamanla artık.

Bunu dedikten sonra yerine geçip oturdu. Yalan değildi, ona aşık değildim. Etkilenmek ya da hoşlanmak olabilirdi belki ama en azından şuan aşık değildim ve aşık olmaya hiçte uğraşamazdım, üşenirdim. Onun dediği gibi zamanla belli olur.

Batu ilacı getirip Eren'e içirmişti. Eren ayaklandığında Naz'a baktı ve utanıp kafasını eğdi. Yeri izlemeye başladı. Utanıyor da salak ne yapacağız biz bununla ya? Naz Eren'i kolundan tutup sınıftan çıkardı. Sonraki derslerimiz ortak ve bedendi, sorun olmayacaktı. Hoca yoklama bile almayıp serbest bırakıyordu. Ne konuştuklarını merak etsek de tabiki yanlarına gitmedik. Selin yanıma gelip "Hadi kıyafetlerini al giyinmeye gidiyoruz." dedi. Çantamı aldım. Soyunma odasına indik. Zaten bugün çok ders olmadığından çantamı almak sorun yaratmıyordu. Üstüme siyah, vücudumu saran bir tişört, altıma da yine siyah yanlarında beyaz çizgileri olan bir eşofman giydim. Selin de mor bir tişört ve siyah tayt giymişti. 'Batu düşmezse şerefsizim.' diye geçirdim içimden. Gerçi Batu nefes alan her şeye düşebilirdi ama konumuz bu değildi. Bahçeye çıktık. Batu tahmin ettiğim gibi gözlerini Selin'den hiç ayırmıyordu. Yürüdüğünü bu kadar belli etme be çocuk.
Deniz yanımıza geldi ve bana dönerek konuştu:

Deniz: Basketbol oynayalım mı?
Ben: Teke tek?
Deniz: Olur ama sonraki sefer sınıfla da oynarız.
Ben: Bakarız.

Deniz topu bana attı ve oynamaya başladık...

Maç sonu attığım üçlükle Deniz'i yenmiştim.
Ben: Ee Deniz Bey biraz da kazansanız bazı şeyleri?
Deniz: Dans konusunda senden iyiyim.
Ben: Cumartesi dans kapışması?
Deniz: Ben varım.

Gözlerim istemsizce arkada bizi izleyen tarafa kaydı. Rüzgar bana bakıyordu. Yanında ise Melis vardı. Ona yakın davranmaya çalışsa da Rüzgar'ın umrunda değil gibiydi. Rüzgar birden bana doğru yürümeye başladı.
'Siktir ne? Bana doğru mu?'
İç ses: 'Evet evet. Sana doğru.'
'Yandık iyi mi?'
İç ses: 'Bir şey yapmadık ki?'
'Yapmadık değil mi, doğru haklısın.'
İç ses: 'Her zaman haklıyım.'

Rüzgar yanıma geldiğinde konuşmasını bekledim. Bir süre beni izleyip hırkasını çıkardı ve omuzlarıma koydu.
Rüzgar: Terleyince daha ilgi çekici oldun. Erkekler seni izliyor.
Ben: Nasıl yani?
Kafamı çevirip bahçeye baktım. Herkesin önüne döndüğünü görünce yeniden Rüzgar' a yönelik konuştum.
Ben: Eyvallah. Hırka için.
Rüzgar: İçinde odun mu melek mi yatıyor çözemedim.
Ben: İkiside.

Dikkatimi Rüzgar'dan çekip Deniz'in yanına gittim.
Ben: Deniz lahmacun söyle.
Deniz: Okula mı?
Ben: Ne var yani?
Deniz: Çıkışta bize geçelim. Orda söylerim olur mu?
Ben: Olur ama iki katı baştan söyleyeyim.
Deniz: 6 gömer misin?
Ben: Bu mideyle 8 gömerim. Dün yemedim adam akıllı bir şey.
Deniz: İyi o zaman.

Rüzgar bana dönüp "Bir gün seninle 8 lahmacun da gömebileceksem seni hayatta kaybetmem."
"Takıl o zaman sen." diye yanıtladım.
Zil çalınca herkes bir köşeye dağıldı.

Hemen diğer bölümü de yazayım. Hepinize öpücük <3 ♡♡😙❤

Görünmez KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin