11.Bölüm

97 10 12
                                    

Ders zili çaldığında hemen toparlanmaya başladım. Bir an önce Eylem'in kim olduğunu öğrenmek istiyordum. Rüzgar onu bahçede beklememi söyledi. Bahçeye indim. Bir süreden sonra o da geldi. Kendi arabasına yöneldi bana da "Hadi gelmiyor musun?"diye sordu. Arabaya bindim. Bahçede olan herkes bize bakıyordu. Umrumda mıydı? Tabiki hayır. Bir şey olsa ne mi yapardım? Hiçbir fikrim yok. Sabah arabayla okula geldiğimi hatırlayınca Deniz'i aradım.

Ben: Alo Deniz?
Deniz: Efendim prenses?
Ben: Prenses deme bana. Benim arabayı eve bıraksana ya.
Deniz: Neden ki sen napıyorsun?
Ben: Sonra anlatırım. Akşam bizim mekana geç. Konuşuruz.
Deniz: Tamam hallederim ben. Görüşürüz akşam.
Ben: Görüşürüz.

Yol boyunca hiç konuşmadık. Bir hastanenin önünde durduk. Ben anlamayan bakışlarla Rüzgar'a döndüm. "Burda ne işimiz var ki?" Bileğimden usulca tutup içeri girmemi sağladı. Sanki yolu ezberlemiş gibi koridorlarda ilerlemeye başladı. Bir kapının önünde durdu. Yüzünde her zaman görmediğim gülümsemesini gördüğümde Eylem'in onun için önemli olduğunu anladım. İçeri girdik. Eylem "Aa Gizem abla burda ne işin var?" diye sordu.

Rüzgar: Adını nerden biliyorsun?
Eylem: Beraber şarkı söyleyeceğiz ya nasıl bilmem?
Rüzgar: Ne yani yoksa sen o kız mısın?

Cevap vermek istemedim. Aslında ne diyeceğimi de pek bilmiyordum. Eylem'e doğru ilerledim.

Ben: Merhaba minik prenses. Cumartesi için çok heyecanlıyım. Umarım güzel bir gün olur.
Eylem: Tabiki güzel olacak. En sevdiğim iki insan yanımda olacak.
Rüzgar: Öyle mi Civciv'im?
Eylem: Deme şöyle ya benim nerem Civciv?

Rüzgar ne zaman aldığını bile bilmediğim ve hiç farketmediğim poşeti Eylem'e uzattı. "Al bakalım Civciv." dedi.
Eylem sevinçle "Ya bu o gün beğendiğim elbise. Teşekkür ederim Rüzgar abiii."diyerek Rüzgar'a sarıldı. Bir hediye paketi daha çıkarıp "Bu da Gizem ablanın hediyesi." dedi. Ama ben hediye falan almadım ki diye içimden geçirirken Eylem hediye paketini açtı. Benim şiir defterimdeki Eylem'in olduğu sayfa bir çerçevenin içinde duruyordu. "Nasıl ya?" dedim.
Rüzgar sonra açıklayacağını söyledi. Eylem'le bir iki saat geçirdikten sonra sarıldık ve Eylem odadan çıkarken şu cümleyi kurdu: "Gizem ablama iyi bak Rüzgar abi yoksa sana bir daha sarılmam." Rüzgar gülerek "Tabi Civciv." dedi.

Odadan çıkıp hastanenin bahçesinde bir banka oturduk.

Ben: Sen mi anlatacaksın ben mi sorayım?
Rüzgar: Eylem kan kanseri. Bu küçük yaşında bununla mücadele etmesi ne kadar zor değil mi? Aylarca hastalığı kötüye gitti fakat Gizem bir cumartesi günü ilk kez seni izlemeye geldiğinde bir anda her şey değişmeye başladı. Daha iyi artık. Neredeyse iyileşti. Doktoru seni görmeye devam etmesini istedi. Seni çok seviyor ve sana çok benziyor. Doktorun istediğine ben tabiki itiraz etmedim zaten daha uzun süredir sizi izliyordum.
Ben: Neden bizi izliyordun?
Rüzgar: Hiç düşünmediğin kadar farklısın Gizem. Seni ilk gördüğüm gün anladım bunu. O kadar mutlu bir şekilde dans ediyordun ki. Sanki tüm dünyadan kendini soyutlamış gibi. Bizim okula geldiğini gördüğümde ise her şey daha da güzelleşti. Geçen cumartesi için üzgünüm. Zaten seni tanıyordum sadece o an belli etmek istemedim.
Ben: Kendimi soyutlamak mı bu kelimeye bayılırım. Hep kullandığım bir şey neyse maşallah valla. Peki Eylem'le neden beni tanıştırdın?
Rüzgar: Ona ilham olan kişiyi daha yakından keşfetmeliydi.
Ben: Vay be.
Rüzgar: Deniz çok şanslı.
Ben: Niye?
Rüzgar: Seni yıllardır tanımak güzel olmalı.
Ben: Belki öyledir belki de değildir. Sonuçta daha beni tanımıyorsun.
Rüzgar: Ama seni tanımaktan daha önemli bir şey yapıyorum; sana güveniyorum.

Oylamayı ve fikirlerinizi yazmayı unutmayın. Muah👉👈❤

Görünmez KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin