30.Bölüm

40 3 0
                                    

Ben: Öğrenmen için daha erken.
Ege: Arkadaşların biliyor mu?
Ben: Neyi?
Ege: Gay olduğunu.
Ben: Se-sen nerden biliyorsun?

Söylerken sesimin titremesine engel olamadım. Bir süre sustu. Benim konuşmadığımı görünce konuşmaya başladı.

Ege: Belli ediyordun.
Ben: Nasıl yani?
Ege: Etrafındaki hiçbir kıza ilgi duymaman, Gizem dışında marketteki kasiyerle konuşurken bile kızlarla mesafeli olman, bir de seni beni keserken yakaladım.
Ben: Şey ben ne diyeceğimi bilmiyorum.
Ege: Merak etme homofobik değilim. Hatta belki daha fazlası. Sadece biraz kendimden emin olmaya çalışıyorum bu sıralar.
Ben: Ne demeye çalışıyorsun?

Bunu söylerken sesim umut dolu çıkmıştı. Siktir 3 yıldır onu deli gibi seven ben tek bir cümlesine kalp krizi geçirecekti resmen.

Ege: Ben sanırım birinden hoşlanıyorum. Bir erkek.
Ben: Tanıyor muyum?
Ege: Çok yakından.
Ben: Emre falan deme. Kalp krizi geçiririm burda.
Ege: Demedim zaten. Kalp krizi neden geçireceksin anlamadım ama Emre değil.
Ben: İyi bari en yakınlarımı da kıskanamam sonuçta.

Ağzımdan çıkan cümleyi sonradan anladım ve ellerimle ağzımı kapadım. Şu an Allah bilir ne kadar rezil görünüyorum! Rezillik abidesiyim resmen.

Ege: Kimden kıskanacaksın ki?
Ben: Hiç.
Ege: Peki.

Bir süre öyle oturduk. Ne kadar geçti bilmiyorum. Sadece kokusu burnuma geliyordu ve ben bir hoş oluyordum. "Çok güzel." dedim. "Ne çok güzel?" dedi. Ani bir cesaretle "Kokun." dedim. Garipsedi biraz sanırım. Kafamı çevirip yüzüne baktım. Kızardı mı o? Utandı yani. Hem de benim iltifatımla. Hayda kalbim sakin.
Ege "Teşekkür ederim." dedi. "Ne demek Çileğim." dedim.

Ege: Çileğim?
Ben: Bende anlamı büyük ama şu an sorgulama.
Ege: Öyle olsun.

Gizem'den

Uyandığımda yanımda bir adet Rüzgar görmeyi beklemiyordum.
Yatağın diğer tarafına ve benden olabildiğince uzağa yatmıştı. Hala uyumasını fırsat bilerek onun olduğu tarafa çevirdim bedenimi. Aramıza biraz mesafe koyarak yüzünü izlemeye başladım. Kapalı olsa da bulut kadar narin duran gözleri, hafif kızarmış yanakları, dudağının altındaki minik gamze ve dudakları.
'Siktir çok iyi dudakları var.'
İç ses: 'Şükür farkedebildin.'
'Sen biliyor muydun yani?'
İç ses: 'Daha önce kaç kere çocuğu kestiğini unuttun galiba. Fotoğraflara bile bakmadan çizebiliyorsun sen çocuğun yüzünü.'
'Yaptım değil mi ben onu?'
İç ses: 'Yaptın valla.'

Düşüncelerden kendimi uzaklaştırdığımda Rüzgar uyanmış, şaşkın gözlerle bana bakıyordu.

Ben: Noldu be?
Rüzgar: Şey ben senden uzakta uyumuştum. Uyurken bu kadar da dönemem değil mi?
Ben: Yok dönmedin. Ben döndüm.
Rüzgar: Neden?
Ben: Deniyorum.
Rüzgar: Neyi?
Ben: Seni tanımayı.

Arkamda şokla bana bakan bir Rüzgar bırakarak yataktan kalktım ve banyoya gittim. O beni ruhen tanımaya başladı ben onu fiziken. Neden olmasın yani? Elimi yüzümü yıkayıp odaya geri gittim. Rüzgar kalkmış yatağı topluyordu. Tam Bali'ye uzanacakken ben koşup Bali'yi aldım ve sarıldım. "Ne yapıyorsun?" dedi. "Ona insanların dokunmasını sevmem ve bugün o da benimle evime gelecek." dedim. Rüzgar anlayan bir ifadeyle kafasını salladı ve yatağın üzerindeki yastıkları da düzelterek koltuğa yöneldi. Telefonunu aldı. Diğer telefonum şimdi aklıma gelmişti. Bende onu alıp açtım. Rüzgar'ın mesajı ile birlikte toplam 1796 mesaj ve 178 arama...

Mesajlardan sadece Rüzgar'dan geleni okudum. Rüzgar bu arada mutfağa inmiş, sanırım kahvaltı hazırlıyordu. Mesajın içeriği bir garip gelse de 'Saatlerin tamamı dolduğunda acaba ne olacak?' diye de geçirdim içimden. Mesajlardan çıkıp aramalara girdim. Deniz 56 kere aramıştı. Onun dışında Emre, Eren ve Batu da onlarca kez aramıştı. Annem ve babamdansa ses yoktu. Arkadaşlar bu yüzden önemliydi belki de. Deniz'i geri aradım.

Deniz: Alo? Gizem ben fenayım baya fenayım. Seri yanında olmam lazım.
Ben: Lan sözde ben iyi değilim. Sana ne oldu?
Deniz: Gizem Allah aşkına buluşalım.
Ben: Nerde?
Deniz: Nerdesiniz? Hala evde misiniz? Geleyim.
Ben: Evet eski evimdeyiz. Gel.
Deniz: Tamam bay bay.
Ben: Görüşürüz.

Deniz telefonu kapatırken "Bay bay" diyorsa kesin bir şey olmalıydı. Çok heyecanlandığında veya onun için önemli bir şey olduğunda telaş yapar ve ciddiyetini bozardı.

Bunu düşünmeyi kesip mutfağa indim. Rüzgar döktürmüştü ya.

Ben: Bu kadar yetenekli miydin sen ya?
Rüzgar: Yani, kahvaltı işte.
Ben: İyi madem. Deniz gelecek. Heyecanlıydı. Muhtemelen hızlı gelir. Onu bekleyelim, öyle yeriz.

Bu konuşmadan 7-8 dakika sonra kapı çaldı. Kalkıp açtım.
Deniz "Ege, Eylem'in abisiymiş." diye bağırdı. "Ne?" diyebildim sadece. Ne alakaydı ki şimdi?

Hepinizi sevmek.♡♡♡♧

Görünmez KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin