Günümüz
Genç kadın çektiği acılarla baş etmeye çalışıyordu. Elleriyle sıktığı demiri bükebilecek kadar acı çekiyordu. Cesur onu gerçekten zorluyordu. Ancak buna değecekti. Onun doğduğunu görür görmez mutlu olacağını biliyordu.
"Ah! Çok acıyor." diyerek çığlık attıktan sonra yanında duran babasının elini tuttuğunu hissetti. Biraz daha iyi hissettiğini söyleyebilirdi. Şu an hayattaki tek dayanağı ailesiydi. Onların varlıkları ona güç veren tek şeydi.
"Ebru Hanım güçlü bir şekilde yeniden denemeniz gerekiyor." diyen doktora tabiki bunu söylemesi kolaydı. Canı yanıyordu. Gözlerinden akan yaşları artık tutamıyordu ve sesi bağırmaktan kısılmaya başlamıştı. Gücü yavaş yavaş yok olmaya başlamış gibiydi. Ancak oğlu için deneyecekti. Onu sağ salim kucağına almadan buradan gitmeyecekti.
O sıralarda Mahir sağlık kontrolünden sonra Ebru'yu sorup durmaya başlamıştı. Doktor reflekslerinin ve yaşamsal fonksiyonlarının normal olduğunu söylemişti. Onu bir odaya alacaklardı. Bu bir mucize olmalıydı."Ebru nerede baba?"
"Ebru..." diyen Aydın Beyin gözleri dolmuştu. Acaba torunu doğmuş muydu? Torununun doğacağı gün oğlunun hayata yeniden dönmüş olması Allah'ın onlara bir armağanı olmalıydı.
"Evet Ebru. Karıma bir şey mi oldu? Yoksa o şerefsizler-"
"Hayır. Ebru iyi."
Aydın Bey doktora baktı. Doktorun onayı ile Mahir'i bir tekerlekli sandalyeye oturttular. Kasları ayaklarını hareket ettirecek kadar güçlü bir durumda değildi. Ve bu güçsüz olma durumu Mahir'in hiç hoşuna gitmemişti.
"Ne oluyor baba?"
"Ebru'yu sormuyor muydun oğlum? Karına gidiyoruz."
Mahir'in içi rahatlamıştı. Ebru'nun iyi olduğunu bilmek yeterliydi. Aklı sürekli ondaydı. Hayata bağlanma sebebi oydu. Onun üzüleceğini, ailesinin üzüleceğini düşünmek onun hayattan kopmaması için sebepleriydi. Asansöre bindiler, birkaç koridordan geçtiler. Ardından geldikleri katta ilerlemeye devam ettiler. Koridorun sonunda annesini ve Zerda annesini görünce mutlu olarak gülümsedi. İki kadın ise mutluluktan çığlık atmışlardı.
"Oğlum, aslanım, Mahir'im." diyen Selcan Hanım içinde birikenleri döker gibi ağlıyordu. Zerda Hanımda ona eşlik ediyordu. Mahir uyanmıştı. Mahir uyanmıştı. Ah Ebru artık mutlu olacaktı.
Zerda Hanım oğluna bir süre sarıldı ve onu bırakmadı. Kokusunu özlemişti. Kaç yaşına gelirse gelsin Mahir onun biricik oğluydu. Onu canlı bir şekilde karşısında görmek aylardır beklediği andı. Hemde böyle güzel, önemli bir anda bunu yaşamak onu daha da duygulandırmıştı. Babaanne olacaktı ve oğlu nihayet uyanmıştı.
Her ne kadar oğlundan ayrılmak istemese de birkaç dakika birbirlerine sarılıp, fısıldaşıp, ağladıktan sonra onu bıraktı. Gelininin ona ihtiyacı vardı. Mahir iki annesine bakmaya başladı. Ee Ebru neredeydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürek Harbi
General FictionYüzbaşı Mahir Kocatürk. Deliler gibi aşık olduğu kadın Ebru ile nihayet evlenmişti. Kaderin onlar için balayılarının ikinci gecesi kötü bir sürprizi vardı. Teröristler tarafından kaçırılan Mahir, eski hayatına dönmek ve çok sevdiği aşkına kavuşmak i...