Ebru pusetteki bebeğini önce kendi kucağına aldı ardından babası Halit'in kucağına verdi. Cesur dedesine meraklı gözleriyle bakıp hareketlenmeye başladı.
"Maşallah torunuma. Her geçen gün daha yakışıklı oluyor. Sana çekmiş Mahir." dedi Halit Bey gülerek. Ebru babasının bu söylediğine hem güldü hem de çokça hak verdi. Bebeği gittikçe tatlılaşıyordu ve Mahir'e olan benzerliği de gözle görülür bir şekildeydi. Büyüdükçe babasına benzemesinden dolayı Ebru mutluydu. Artık altıncı ayı geride bırakmışlardı. Küçük, yakışıklı adam herkesin hayatına renk katıyordu.
"Hoş geldiniz kızım, oğlum. Haydi içeri geçin." diyen Zerda Hanım ile genç çift salona yöneldi. Halit Bey de kucağındaki torunuyla onları takip etti. Mahir eşine aklındaki düşünceleri anlattığı günden bu yana çok çol iyiydi. Ebru'dan hiçbir şeyi saklamıyor olmak onu rahatlatıyordu. İnsan sevdiğinin yanında rahat olmalıydı. Eşinin de dediği gibi olanları değiştiremezdi. Onun bir suçu da yoktu. İnsanlar kendi tercihlerini kendileri yapardı. Yine de acaba o kadının da geride bıraktığı bir ailesinin olup olmadığını merak ediyordu. Çocuğu, bir eşi, annesi, babası var mıydı? Olabilirdi. Bunları düşündükçe üzülmesi artık ona normal geliyordu. Bu yaşadığı insanca bir histi. Yerinde kim olsa aynı şekilde hissederdi.
Cesur dedesinin kucağında oyalanırken Mahir de Halit Bey'in yanına oturmuştu. Bebeği sürekli babasına doğru bakıp gülümserken Mahir, Halit Bey ile konuşmaya başladı. İşlerinde eski düzenini oturmuş sayılırdı. Herkes bir şekilde hayatına devam ediyordu. Bir insanın ölmesi ya da yaşaması insanların sadece birkaç gün umrunda oluyordu. Hayat böyleydi.
Ebru ise o sıralarda annesiyle mutfaktaydı. Bir yandan tabak hazırlıyor bir yandan da konuşuyorlardı. "Eskisi gibi mi?"
"Evet anne. Bir sıkıntı yok. Çok şükür her şey yolunda merak etme."dedi Ebru. Annesi doğal olarak kızının eşinin psikolojisini merak ediyordu. Her şey yolundaydı. Endişelenecek bir şey yoktu. Cesur'u büyütmekle meşgullerdi. Bebekleri evleri için neşe kaynağıydı. Her gün yeni bir şeyler öğrenip yapması onları şaşırtıp mutlu ederken hayat geçip gidiyordu.
"Aman kızım tek öyle olsun."
Tabakları hazırladıktan sonra tepsiye koyan Ebru annesinin de çayları koymasını bekledi. Her şey hazır olunca birlikte salona geçtiler. Çay içip sohbet etme vakti gelmişti. Elbette anlatacak birçok şey vardı. Keyifli bir akşam onları bekliyordu.
✨✨✨
Mahir yorgun bir şekilde evin kapısını açtı. Puseti evin içine bırakıp eşinin eve girişini izledi. Ebru eve girip kapıyı sessizce kapattı. Cesur arabadayken uyumuştu ve eğer uyanırsa yeniden uyumayacağı belli olan bir gerçekti. Puseti bebeğin odasına götüren çift sessiz bir şekilde hareket etmeye devam ediyordu. Öncelikle yataktaki battaniyeyi kaldırdılar. Ardından Mahir, Cesur'u nazik bir şekilde pusetten aldı ve bir süre poposuna vurarak uyanmasına engel olmaya çalıştı. Bebeğinin tamamen uykuya dalmış olduğuna ikna olduktan sonra Cesur'u güzelce beşiğe yatırdı. Ardından çoraplarını ve üstündeki o şirin gömleği çıkarttı. Ebru'nun verdiği kıyafetleri dikkatli bir şekilde giydirmeye çalıştı. Terlemesine karşı önlem amaçlı sırtına bir bez yerleştirdi. Uyanabilirdi ve bu büyük bir riskti. Nihayetinde kıyafetlerden kurtulmuşlardı ve Cesur hala derin bir uykudaydı. Şimdi tüm gece onların olabilirdi. İkisi de rahat bir nefes alarak bebeklerinin odasından ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürek Harbi
General FictionYüzbaşı Mahir Kocatürk. Deliler gibi aşık olduğu kadın Ebru ile nihayet evlenmişti. Kaderin onlar için balayılarının ikinci gecesi kötü bir sürprizi vardı. Teröristler tarafından kaçırılan Mahir, eski hayatına dönmek ve çok sevdiği aşkına kavuşmak i...