Günümüz
Genç kadın bebeğini kucağında yavaş ve sakin bir şekilde sallıyordu. Bugün Mahir nihayet hastaneden ayrılıp eve gelecekti. Bu yüzden fazlasıyla heyecanlıydı. Uzun bir zaman sonra ilk kez yeniden aile olacaklardı.
Bebeği artık üçüncü ayına girmişti. Ne ara büyüdüğünü bir türlü anlayamıyordu. Mahir geldiğinden beri her şey daha iyi ilerliyordu. Genelde günlerini bebeğiyle birlikte hastanede geçiriyordu. O yüzden kocasının eve gelecek olması alabilecekleri en iyi haberdi. Aylardır bu anı bekliyordu.
Ebru hem Mahir'e hem de Cesur'a çok iyi bir şekilde bakacağına emindi. Elinden geleni yapacaktı. Genç kadın artık saatleri sayıyordu. Mahir'i eve Aydın babası getirecekti. Hastaneden çıktıklarına dair mesaj atmışlardı. Bu yüzden heyecanlı bekleyişi sürüyordu. Evdeki her şey aynıydı. Sadece artık bir bebek odaları vardı. Birde bebekleri.
"Baba eve mi geliyor anneciğim? Baba geliyor." diyen Ebru, kendisine bakan Cesur'u güldürmeye çalıştı. Bebek sanki her dediğini anlıyor gibiydi. Anne ile bebeği arasında gerçekten özel bir bağ olmalıydı. Cesur'u iki dakika gözünün önünden ayırmak istemiyordu. Gece uyurken bile uzun süre sessizce bebeğini izliyordu. Kokusu bile ona öyle huzur veriyordu ki...
Anne olmanın hissettirdiği o özel hissi tadabildiği için şanslıydı. Cesur gittikçe tatlı bir bebek oluyordu. Tıpkı babası gibiydi. Gerçi Mahir onu daha çok Ebru'ya benzetiyordu. Ebru da daha çok Mahir'e benzetiyordu. Bu konuda yani bebeğin kime benzediği konusunda ortak bir fikre varamamışlardı.
Mahir babasının arabasından inip apartmana doğru baktı. Buraya gelmeyeli uzun zaman olmuştu. Gözüne sanki daha farklı gibi görünmüştü. Ve burayı özlediği gerçeği aniden yüzüne çarpmıştı. Babası arabadan inmeyince "Sen gelmiyor musun baba?" diye sordu.
"Yok oğlum. Sen eşinle oğlunla güzelce vakit geçir. Biz sonra annenle geliriz." dedi Aydın Bey. Mahir fazla ısrar etmemişti. Çünkü evinde ailesiyle vakit geçirmeye gerçekten ihtiyacı vardı. Uzun süredir bunun hayalini kuruyordu. Şimdi yepyeni hayatına doğru adımlar atmaya başlamıştı.
Hayatında yeni bir dönemin başladığını hissediyordu. Evli olmanın dışında o artık bir babaydı. Ve oğlu çok tatlıydı. Ebru'ya çektiğine neredeyse emindi. Merdivenlerden çıkıp dairelerinin önüne gelen Mahir üstüne çeki düzen verdikten sonra kapıyı hafifçe tıklattı. Cesur'un uyuyor olabilme ihtimalini de düşünmeliydi. Birkaç saniye sonra kapı açıldığında Ebru kucağında bebekleriyle ona gülümseyerek "Oğlum, bak baba geldi." dedi.
Bu Mahir'in hep hayal ettiği sahne değil miydi? Evlenirler, çocukları olur işten gelir ve aynen bu şekilde karşılanır. Hep bunu düşlemişti. Eve girip, elindeki ufak çantayı yere bırakıp oğlunu kucağına aldı. Cesur. Mis kokulu bebeği.
"Oğlum. Aslanım."
"Hoş geldin." dedi Ebru gülümseyerek. Mahir eşine doğru döndü. Karısının saçlarına öpücük kondurup salona doğru ilerledi. Koltuklardan birine oturup oğluyla ilgilenmeye devam etti. Çok güzel, mis kokulu bir bebekti. Tıpkı Ebru'ya benziyordu. Belki de o benzetiyordu. Ancak bu yumuk yumuk gözler ve minik dudak kesinlikle Ebru'ya ait özelliklerdi. Ve şu kokusu kesinlikle eşi gibi kokuyordu. Bu kokuyu nerede koklasa tanırdı. Ebru gibi kokuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürek Harbi
General FictionYüzbaşı Mahir Kocatürk. Deliler gibi aşık olduğu kadın Ebru ile nihayet evlenmişti. Kaderin onlar için balayılarının ikinci gecesi kötü bir sürprizi vardı. Teröristler tarafından kaçırılan Mahir, eski hayatına dönmek ve çok sevdiği aşkına kavuşmak i...