Medya-Jeon Jungkook
İyi okumalar...Dışı parlak altın rengi kupasına su ve hazır kahveyi koyup küçük metal kaşıkla karıştırdı Jeon. Ses değiştiricinin zarar görmemesi adına suyu ılık koymaya dikkat etmişti. Kupasını eline alıp yatakta baygın yatan tek kolu yatağın demir başlığına kelepçeli kızı izlemeye başladığında üst dişlerini alt dudağına geçirip sinirle nefes alışına engel olamamıştı.
Yaptığı hata Davis'i öldürseydi, yıllardır planlanan intikam oyunu bir çöp olabilirdi.
Nasıl böyle bir dikkatsizlik yapmıştı?
Kızın yaklaşık on saattir baygın oluşunu kurşunun oldukça can yakıcı ve şoka uğratıcı oluşuna bağlıyordu. Belki Davis uyandığında ona yiyecek bir şeyler verebilirdi. Belki."Kaç..."
Kızın kısık sesini işittiğinde kupasını dudaklarına götürüp kahvesinden ufak bir yudum aldı. Gözünü ayırmadan saçları terden ıslak görünen, yüzünü buruşturarak sayıklayan kızı izlemeye devam ediyordu. Jong in birkaç saattir kızın ateşini indirmeye çalışıyordu. Az çok başarılı olmuştu.
"Deşifre..."
Kelimeler ağzının içinde yuvarlanıyorken kızın yer yer seyrek olan biçimli kaşları yavaşça çatıldı.
"Koş!"
Gözleri hâlâ kapalıyken sesini yükselterek bağırdığında onun bir çeşit kriz geçirip geçirmediğini düşündü Jeon. Rüyada bile çaylağını görüyordu aptal kadın. Yavaşça baş ucuna ilerledi. Gözlerini sıkıca yummuştu, dudakları ise tek çizgi halini almıştı.
Başının hafifçe sağa sola oynadığını gördüğünde kaşlarını çattı.
Gerçekte kendisine silah tutulsa dahi sakin kalabilen bu kızın kabusunda tam olarak neyden korktuğunu merak etmişti.Başını alayla iki yana sallayıp komidinde bulunan maskesini yüzüne geçirerek aynısından Edward'da da bulunan tek kişilik deri koltuğuna oturdu. Babası yaptığını öğrendiğinde küçük çaplı bir azar yemiş, ardından Davis'in başında dikilme cezası almıştı. Burada kızın bakıcısı gibi başında beklediğine inanamıyordu. Yerinden hafifçe doğrulmaya çalışan kızı fark ettiğinde bakışlarını beton zeminden çekip ona yöneltti yavaşça.
"Alex nerede?"
"Adamlarımdan birine saldırınca öldürtüp ormana attırdım."
Duyduklarının etkisiyle donup kalmış kıza karşı hiçbir mimiğini yormamıştı. Hoş, yorsa da maskesi yüzünden görülmezdi zaten.
"Sen...Ne yaptın?"
Kızın inanamazca sorduğu soruya hiçbir tepki vermeden yüzüne bakmaya devam ettiğinde gelecek tepkiyi iyi biliyordu.
"Öldürürüm seni!"
Davis yataktan kalkmak adına hışımla yeltense de sağ tarafında baş gösteren büyük acıyla yatağa yeniden uzanarak dişlerini sıkmaya başlamıştı. Gözlerinin dolduğunu hissetse de sebebi uğruna kaçmaktan vazgeçip kurşun yediği Alex'in öldüğünü öğrenmek mi yoksa vücudundaki büyük acı mı emin olamıyordu.
Kendisine acımadan kurşun sıkan bu ruh hastası elbette köpeğini sağ bırakmayacaktı."Sakin ol, hayvan düşmanı değilim Davis. Köpeğin güvende."
Onun doğruyu söyleyip söylemediğini tartmak adına bakışlarını Jeon ile buluşturduğunda kapıda dikilen bir başka bedeni fark etti Davis.
Tıpkı Jeon gibi iri yapılı olan bedenin yüzünde İngiltere'de yalnızca bulaşıcı hastalığı olanların taktığı bez maskelerden vardı. Adamın yalnızca gözleri görünüyordu. Onu da buradan kurtulsa bile ayırt edebileceğini hiç sanmıyordu.
Görüşü asla net değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Oyun
Acción"Zavallı insanlar ölmeyi, güçlü olanlarsa yaşamayı seçerek intihar ederler Davis. Küçük intikam oyunumun sonunda senin hangisini tercih edeceğini merak ediyorum." - "Ruhunun ölümüne sebep olacak adamken bedenini tedavi etmem garip, değil mi? Seni öl...