Medya- Jeon Jungkook
İyi okumalar..."Şerefsiz herifler bizi dinliyorlarmış. Bütün planlarımızı duydular."
Çaylağın bir önceki güne oranla daha iyi göründüğü kesindi. Başıyla onaylayıp sırtını duvara yasladığında onu taklit ederek duvara yaslandı Davis. Bütün vücudu ağrıyordu.
"Sanırım rol yapmamıza gerek kalmayacak. Vücudum açlıktan kendini kapatma moduna almış bilgisayara döndü."
Tae kurduğu cümlenin ardından bakışlarını kendisiyle buluşturduğunda kaşlarını çattı Davis. Karşısındakinin belirgin şekilde göz kırpması kendisini ikileme sokmuştu, bunu şimdi yapmaları doğru muydu?
"Kendine gel, buradan kurtulacağız. Bu moda girersen kaçamayız."
Hafifçe gülümseyip yeniden konuştu çaylağı. Bu kaçmak için tek fırsatları olabilirdi.
"Muhtemelen dünden beri iç kanama geçiriyorum. Ölürsem bir saniye bile bekleme tamam mı? Kaç buradan."
Çaylağın planlarını değişik bir biçimde devreye sokacağını anladığı an inandırıcı olmak için sesine hafif bir endişe katarak yeniden konuştu Davis.
"Saçmalama çaylak. Ölmeyeceksin."
Ne dramatikti ama. Tae birkaç dakikanın ardından acı çekercesine inlediğinde bakışlarını hızla ona çevirmişti. Gerçek bir inleme miydi rol mü yapıyordu ayırt edememişti. Jeon o uyandığından beri odada değildi ve bunun kaçmak için tek şansları oluşu tertemiz gökyüzünde bulunan tek beyaz bulutmuşçasına kendilerine göz kırpıyordu.
"Ben...İyi değilim..."
"Tae!"
Sahte bir abartıyla üstüne atılıp çaylağı omuzundan yakaladığında bedeninin yere sertçe düşüşü ayağa kalkıp parmaklıklara koşmasına sebep olmuştu. Yani durumu öyle göstermeliydi.
"Yardım edin!"
Davis parmaklıklara sertçe vururken adamlardan hiçbir hareket yoktu.
"Hadi..."
Kısık sesle mırıldanıp bir kez daha denedi şansını.
"Jeon! Yardım et!"
Yeniden seslenip parmaklıkları sarstı.
Masaya doğru bağırmaya devam ederken dinleyiciden kendilerini duyuyor olduklarını ümit ediyordu. Bir süre sonra açılan kapı ile hızla çaylağına doğru ilerledi."Dayan Tae! Ölmene izin veremem!"
Kapıyı açıp öylece onlara bakan adamları hiç görmemiş gibi devam ediyordu.
"Ses ver bana!"
Tae hareket etmeyi tamamen kestiğinde oturur pozisyonda sürünüp uzaklaştı yanından.
Üç gündür yaşadığı sinir içine öyle bir dolmuştu ki gözlerinden akan yaşlara engel olamamıştı. Rol mü yapıyordu gerçekten mi ağlıyordu ondan bile emin değildi...
Elleriyle başını kavrayıp donuk halde yerde yatan bedene bakmaya başladığında adamlar öylece durup kendisine bakmaya devam ediyorlardı. Karşılarında bir şeyler oluyordu ancak patronlarından komut almadan müdahale etmeleri ne kadar doğru olurdu emin değillerdi."Sizin yüzünüzden..."
Davis'in fısıldarcasına kurduğu cümle bağırmaya döndüğünde ayağa kalkıp parmaklıklara saldırdı.
"Sizin yüzünüzden ölüyor!"
Çıldırmış gibi adamları tutmaya çalıştığında karşıdakiler birkaç adım gerilemişlerdi.
Ellerindeki telsiz ile tahminen Jeon'a haber verdiklerinde içinden küfür edişine engel olamamıştı Davis. Onun gelmesi işleri berbat edebilirdi. Adamlardan biri talimat alıp parmaklıkları açtığında zamanla savaşları başlamıştı. İkisi de elinde tuttukları silahlar ile içeri girdiklerinde gözlerinden istemsizce süzülen yaşları silmeye çalışırken bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Oyun
Action"Zavallı insanlar ölmeyi, güçlü olanlarsa yaşamayı seçerek intihar ederler Davis. Küçük intikam oyunumun sonunda senin hangisini tercih edeceğini merak ediyorum." - "Ruhunun ölümüne sebep olacak adamken bedenini tedavi etmem garip, değil mi? Seni öl...