Avustralya / Peninsula
Ocak ayının 21. günü, 1980Uzun, altın rengini almış parlak saçlarımı tararken aynadan kendimi izliyordum endişeyle. Güzel olmuştu fakat ilgi görmeye alışık biri olmayarak bana dönen birkaç bakıştan rahatsız olmuştum, okul tuvaletinde saklanmamın sebebi de buydu.
"Sana daha kaç gere söylemem gerek mükemmel göründüğünü?" Melany yanındaki duvara yaslanıp ellerini önde birleştirdiği bir pozisyonda konuştuğunda son kez düzelttim saçımı. "İnsanlar neden bana bakıyor o zaman ucube görmüş gibi?" Bu yaptığım şımarıklık sayılmazdı bence çünkü sırf saçımı boyatıp hafif makyajla okula geldiğim için beni dikizlemeleri saçmaydı, belli ki çirkin buldukları için bakıyorlardı.
"Roseanne ben de senin bir günde çok daha güzelleştiğini gören biri olarak şaşkınlıkla baktım sana. Bak ilk ders birazdan başlayacak hem Bay Jeon'un dersine geç kalmayalım." Bu dediği lavabodan fırlamam için yeterli bir sebepti. "Tanrım ben onu unutmuşum, koş çabuk!" Melany'nin kolunu kavramamla lavabo çıkışına doğru sürüklemem bir olurken sınıfa varmamız çok uzun sürmemişti.
"Gelmemiş neyse ki." Sınıfın girişinde ellerimi dizime koyup soluklanmaya başladığımda Melany yerine geçmişti bile. Tam arkamdan bir öksürük sesi duyduğumda bunun Bay Jeon olduğunu anlamam saniye sürmüştü.
"Yerine geçmek için neyi bekliyorsun?" Tereddütle arkama dönüp yüzüne baktığımda sinirinin anbean yerini şaşkınlığa bıraktığını fark edebilmiştim. Kaşlarını çatıp bakışlarını saçıma diktiğinde ise yutkundum, beğenmiş gibi durmuyordu.
"Özür dilerim, geçiyordum şimdi." Önünde kısaca eğilip sırama ilerlerken kendime kızıyordum, sınıfın ortasında çok güzel olduğumu söylemesini bekleyecek kadar kafayı yemiştim çünkü.
"Herkes yanındaki sırayı kontrol etsin, kimler yok söyleyin." Bay Jeon'un yoklama alma stili buydu, üşengeç bir tavır gibi gözükse de bana göre zekiceydi. "Sınıf tam Bay Jeon." Başkanımız Yixing ayaklanıp konuştuğunda Bay Jeon başıyla onaylamıştı dediğini.
"Herkes buradaysa günün sorusunu soruyorum." Bay Jeon bildim bileli sınav haftasından sonraki bütün bir derslerini soru-cevap yaparak geçirirdi. Diğerlerinin aksine yirmili yaşlarda gençlerin artık bir şey öğrenmek yerine öğrendikleriyle ilgili beyin fırtınası yapabilme kapasitesine sahip olması gerektiğini savunuyordu. Bazen edebiyatla alakası olmayan konuları saatlerce konuşurduk fakat tüm bunlar bizi eksik bırakmazdı.
"Yumuşak olmak mı gücü temsil eder, sert olmak mı? Yalnızca fiziksel açıdan düşünün."
Sorusunu sorup yerine yerleştiğinde basit düşünen bir insanın bunu ilk duyunca sert yapılı demesi çok olağan bir durumdu. İlk parmak kaldıran Yixing de bunlardan biriydi işte. "Sert yapılı insan daha güçlüdür Bay Jeon." Bu dediğine sınıftan birkaç onaylama nidası eşlik ederken ben vereceğim cevap için doğru cümleler kurmaya çalışıyordum kafamdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
80's Obsession || rosékook
FanfictionSeninle kış ayında öpüşmenin en güzel yanı dudaklarımızın soğuk olması Roseanne Park. Her anımsadığımda sıcaklığınla ısınıyorum çünkü. Bunu bilmene rağmen bana 'sarhoş oluncaya dek öpüşelim mi?' diyorsun. Fakat biz ikimiz zaten fazla sarhoşuz. -Tama...