Avustralya / Peninsula
Şubat ayının 3. günü, 1980"Evime gel," dedi beklemediğim bir şekilde emir verircesine. "Her şey çözülene kadar benimle kal Roseanne, peşinde bir iz sürücü varken himayem altında olman için her şeyimi veririm."
Fazlaca ikna edici konuşmuştu tüm bu cümleleri kurarken, sessizliği seçtiğimde devam etti. "Kabul ediyor musun?" diye tekrar sorduğunda aklım başımda değildi, Tanrı aşkına elimin hemen altında erkekliği varken sağlıklı düşünmemi nasıl bekleyebilirdi ki benden.
"Bilmiyorum." diyerek elimi çekme girişiminde bulunduğumda kavramış olduğu bileği yardımıyla daha çok temasta bulunmamı sağlamıştı sertliğine, arsız olduğumu söylesem de deli gibi utanıyordum şu an.
"Sen net bir cevap verene kadar burada bekleyebiliriz Roseanne, ben hâlimden çok memnunum." Bulunduğu imâlar ve yüzündeki garip sırıtış haddinden fazla ahlaksız şeyleri canlandırıyordu zihnimde fakat dayandım.
"Tamam," diyerek derin bir nefes verip kabul ettim dediğini. "Tamam geleceğim evine, yanında kalacağım."
Elimi çekmeme müsaade ettiğinde kocaman bir gülümseme ile sarılmıştı bedenime. Aynı şekilde karşılık verirken hâlâ daha deli gibi hızlı atıyordu kalbim, resmen erkekliğine dokunmuştum Jeongguk'un, şaka gibiydi bu.
"Doğrusunu seçtin güzelim." diyerek sanki aksini söylesem izin verecekmiş gibi davrandığında gülmeden edemedim. Ben cevap veremeden hademenin çaldığı çanın sesi koridorlarda yankılandığında geri çekilmek için hamlede bulundum fakat bırakmadı.
"Hadi sınıfına dön." dediğinde tekrar geri çekilmeye çalıştım fakat nafile. "Bırak da döneyim." diye isyan ettiğimde kafasını boynuma gömdü. "Sınıfa dön Roseanne, dersin benimle zaten." Keyifli sesiyle dalga geçercesine konuştuğunda amacını anlamıştım.
"Sevgilim bırakır mısın?" diyerek kibarca konuştuğumda hayır dercesine birkaç mırıltı çıkmıştı ağzından. "Tutmuyorum ki, git hadi sınıfa." Cidden uslanmaz bir adamdı Jeongguk, müdahale etmeme kararı almıştım an itibariyle.
Dakikalar dakikaları kovalarken bu süre zarfında kafası boynuma gömülüyken derin derin nefesler aldı. Karışmamak istiyordum çünkü benim de hoşuma gitmişti bu durum, ama bazen kokumu öyle derince içine çekiyordu ki boğulur diye endişelenmeden edemiyordum.
"Tamam," diyerek nihayet geri çekilip alnıma kondurdu dudaklarını. "Gidebilirsin güzelim." Islak öpücüğüyle gözlerimi kapattığımda geri çekilmişti beklemeden. Ben de uzanıp yanağına ufak bir öpücük kondurduğumda "Görüşürüz." demiş ve bir şey demesini beklemeden hemen atılmıştım kapıya.
Kulbu açar açmaz beklemeden koşmaya başladığımda dolabımı es geçmiştim çünkü olur da mektup bulursam psikolojim iyice alt üst olurdu. Sınıf kapısına vardığımda ise hızla içeri girmiş, ön sıralardan birinde oturan Sofia ile göz göze gelince sırıtmış ve yerime adımlamaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
80's Obsession || rosékook
FanfictionSeninle kış ayında öpüşmenin en güzel yanı dudaklarımızın soğuk olması Roseanne Park. Her anımsadığımda sıcaklığınla ısınıyorum çünkü. Bunu bilmene rağmen bana 'sarhoş oluncaya dek öpüşelim mi?' diyorsun. Fakat biz ikimiz zaten fazla sarhoşuz. -Tama...