Seninle kış ayında öpüşmenin en güzel yanı dudaklarımızın soğuk olması Roseanne Park. Her anımsadığımda sıcaklığınla ısınıyorum çünkü. Bunu bilmene rağmen bana 'sarhoş oluncaya dek öpüşelim mi?' diyorsun. Fakat biz ikimiz zaten fazla sarhoşuz.
-Tama...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Müsaadeniz varsa oturabilir miyiz hanımlar?" diyerek keyifle konuştu Jeongguk.
Anlık bir cesaretle kafamı kaldırıp ona baktığımda göz göze gelmiştik. Tam o an boğazımda oluşan yumru, titreyen dudaklarım ve kurumuş ağzımın içinde ağır ağır pelteleşen dilim eşliğinde kesik bir soluk verdim, nefesim titremişti.
Sandığımın aksine, Jeongguk'un gözündeki hiç değişmeyen o aşkı sezebilmiştim.
Ve bu hiç olmadığı kadar berbat hissettirmişti.
"Oturabilirsiniz " diyerek lafa giren Melany'in sesi titremişti. Ben ise hızlıca önüme dönmüş, yaşadığım şoku atlatmaya çalışmıştım, Jeongguk'u görmeyeli çok uzun zaman oluyordu ve daha özgüvenli duruyordu bariz bir şekilde. Yixing ile birer sandalyeye yerkeştiklerinde olduğu yerde yayılıp bacak bacak üstüne attı Jeongguk.
Duruşu, bakışı... Hepsi çok özgüvenli gibiydi, eskiye nazaran kibar ve sevecen ifadesini seçememiştim. Kişilik olarak da değişmesini diliyordum ki lafa girdi birden.
"Sizce buranın hangi pizzası güzeldir?" diyerek eline menüyü alıp keyifle konuştuğunda şaşkınca döndüm ona, Yixing bile bu tavrını garipsemiş olacak ki şaşkın gözüküyordu. "Karar vermek zor, hepsi güzel duruyor." Kimse ona cevap vermediğinde yeniden eklemişti Jeongguk.
Nasıl bu kadar rahat olduğunu asla anlayamamıştım, hafızasını mı kaybetmişti?
"Roseanne?" diyerek bana döndüğünde öylece bakakaldım ona. "Neden cevap vermiyorsun?" Şaka yapıyor olmalıydı, başka bir açıklaması olamazdı bunun.
Dibime oturmuş ve sanki hiçbir şey yaşamamışız da birer yabancıymışız gibi konuşmasını kabul edememiştim. Pişman gibi durmuyordu, üzgün durmuyordu, çekinmiyordu bile.
Buna katlanamayacağımı bildiğimden ayaklandım hemen. Elimi masanın kenarındaki hırkama atıyordum ki bileğime yapışan el buna engel oldu, Jeongguk sahiden şaka yapıyor olmalıydı, aklımı kaçıracaktım yoksa.
"Nereye güzelim?" diyerek bakışlarını benimkilerle birleştirdiğinde dondum, kelimenin tam anlamıyla dondum o an.
Birkaç saniye öylece beklememin ardından bileğimi aniden kurtardım elinden, nefesim sıkışmıştı, uzun zamandır görmediğim ve tavrı bir anda değişmiş bu Jeongguk'u hiç beklemediğim anda ve şekilde görmüştüm, şaşkınlıktan hâlâ daha konuşamıyordum.
Hırkama tekrardan uzanıp bu sefer alabildiğimde seri adımlarla uzaklaştım masadan, sandalye sesinden anlayabildiğim kadarıyla Jeongguk da ayaklanmıştı, umursamadan hızlı hızlı hâlâ ayakta olan ve garsonlarla konuşan Bay Armando'nun yanına yürüdüm.
Vardığımda ise "Otele dönebilir miyim?" diye sordum en açık ve net şekilde. "Bir şeyin mi var?" diyerek endişe ile konuştuğunda Jeongguk'un arkamda olduğunu hissedip Bay Armando'ya cevap vermeden neredeyse koşarcasına restoranın çıkış kapısına ilerledim. Çoğu bakışın bana döndüğünü bilsem de Jeongguk'un peşimde olduğu gerçeği aklıma gelince daha da hızlandım ve çıktım mekandan.