Avustralya / Peninsula
Ocak ayının 24. günü, 1980"Seni tam burada öpeyim ve her şey bitsin Roseanne Park."
Zihnimi dumura uğratan o cümleden hemen sonra iki eliyle yüzümü kavrayarak dudağıma tabiri caizse yapışması bir olmuştu.
Gözlerim anında kapanırken bulunduğumuz durumu ciddi ciddi kavrayamıyordum bile. Bu kadar âni gelişmesini ummadığım öpücük gerçekleşiyordu şu an, günlerce hatta aylarca hayalini kurduğum o öpücük.
Bir süre durdu öylece, kendisi de yaptığı hareketin yeni yeni farkına varıyormuş gibi. Ardından bir elini usulca boynum ile ensem arasındaki bölüme atıp daha da yaklaştırdı bizi birbirimize, ellerinin titrediğini anlayabilmiştim bana olan temasından, aynısı benim için de geçerliydi.
Dudakları nihayet hareket etmeye başladığında her bir zerremin tutkuyla kavruluşunu hissettim aniden. İlk kez tattığım bu hisle şu durumdaysam ilerisi olursa zirveye çıkacağıma adım gibi emindim.
Karşılık verme konusunda asla tereddüt etmemiştim, eğer etseydim bu ânı planlayarak ayna ile öpüşme pratiklerime harcadığım onca vakite ihanette bulunmuş olurdum.
Bir eli ensem ile boynum arasındaki bölgeyle beni kendisine çekerken, diğer eli uzun sarı saçlarımı okşuyordu usulca. Bu kadar güzel hissettirdiğini bilseydim her şeyi unutur çok daha önce yapışırdım dudağına fakat iş işten geçmişti, ânı yaşamam gerekiyordu.
Dudakları dudaklarımın üstündeyken mutlu hissediyordum, sahiden mutlu hissediyordum. Tamamlanmış gibi hissediyordum hatta, sanki uzun zaman önce olması gereken şey buymuş, şu ana kadar hep eksik ve noksan kalmışız gibi. Hissettiğim şeylerin güzelliği kelimelere dökülemeyecek cinstendi.
Dilime temasta bulunan diliyle gözkapaklarımı olabildiğince sıkarken nefesim yavaş yavaş azalmaya başlamıştı bile. O ise o kadar istekli öpüyordu ki burnundan derin nefesler alabiliyordu rahatça.
Bulunduğumuz odanın kapısı tıklandığında geri çekilmek için bir hamlede bulunmuştum ki Bay Jeon'un belimi bir eliyle kavrayıp kendisine çekmesi engel olmuştu buna, ayrılmak istememişti dudaklarımdan.
Yaptığı bu hareketiyle tıpkı dudaklarımız gibi bedenlerimiz de tamamlamıştı birbirini, Bay Jeon ile eşini arayan birer puzzle parçası gibiydik sanırım.
Daha istekli öpmeye başladığında çok kısa aralıklarla çekilip nefes almama müsaade ediyordu, aynı şeyi kapıdaki kişi tıklatmayı bırakıp gittikten sonra bile dakikalar ve dakikalarca sürdürdü. Öpücüğün şokunu çoktan atlatabilmiştim fakat hayallerimde bile bu kadar uzun sürmüyordu.
Bu zefer uzun soluklu çekildiğinde alnımı alnına yaslayıp derin nefesler veriyordu her biri dudağıma çarpıp içimi titretirken. İşte tam şu an ölüyormuş gibi hissediyordum, aynı zamanda gerçekten yaşadığımı da. Bir öpücükle bile tüm algılarımı yerle bir etmişti, tıpkı özenle sürdüğüm rujum gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
80's Obsession || rosékook
FanfictionSeninle kış ayında öpüşmenin en güzel yanı dudaklarımızın soğuk olması Roseanne Park. Her anımsadığımda sıcaklığınla ısınıyorum çünkü. Bunu bilmene rağmen bana 'sarhoş oluncaya dek öpüşelim mi?' diyorsun. Fakat biz ikimiz zaten fazla sarhoşuz. -Tama...