bölüm 23 : kalp karartan günahkâr

1.6K 207 287
                                    

Avusturalya / Peninsula
Şubat ayının 6. günü, 1980

Jeongguk'un güneşi, karaya boyanmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jeongguk'un güneşi, karaya boyanmıştı.

Titreyen iki aciz parmağının arasında tuttuğu puro izmaritinden yükselen dumanı izledi, bakışları onu takip ederken gökyüzünde duraksadı, evet, güneş karaya boyanmıştı. Kapattı gözlerini acıyla, yukarı bakarken ağzı hafif de olsa aralandığı için dudağındaki yaralar canını yakmıştı, fakat içindeki acının yanında esamesi okunmazdı bile.

Her yerde vardı onlardan; alnında, kaşında, yanağında, dudağında, çenesinde ve boynunda. Özellikle en acı vereni boynundakiydi çünkü Yixing onu boğmak isterken feci şekilde iz bırakmış, o konumu morartmıştı.

Jeongguk Yixing'e en içten gelen, saf bir nefret besliyordu.

Her şeyi mahvetmişti Yixing, Jeongguk'un en değerlisini elinden almıştı. Onu bir başına bırakmış, sevdiği kadının kendisinden nefret etmesini sağlamıştı. Gerçekleri Roseanne'e söylemeye bile cesaret edemedi Jeongguk, sevgilisi ona öyle korkuyla bakıyordu ki konuşamadı, nutku tutuldu.

Hastalıklı olduğunu dile getiremedi, yalnızca hataya düştü ve reddetti.

Tam da mektup yazmayı bırakmış, onu izlemeyi sonlandırmıştı ki mahvolmuştu her şey. Bu sırrı sonsuza kadar saklayamayacağını elbette biliyordu Jeongguk, fakat şimdi çok erkendi, henüz sevdiği kadına zerre olsun doyamamıştı. Yixing araya girmese belki de bundan yıllar sonra Roseanne'e itiraf ederdi Jeongguk, onun iz sürücüsünün kendisi olduğunu anlatırdı.

İsteği dışında hoşlanmaya başlamıştı ondan; okulda eğitim vermeye başladığı ilk gün dikkatini çekmişti Roseanne, Jeongguk onu görür görmez büyülendiğini hissetmişti. Kendi yaşına karşılık karşısındaki bu kız henüz yeni reşit olmuştu, fakat davranışları ve görüşleri o kadar olgun geliyordu ki kulağa, elden ne gelsin, Jeongguk aşık olmuştu.

Kötü hissediyordu kendini bir yandan, haklıydı da çünkü kendisinden yaşça küçük öğrencisinden hoşlanması kulağa hiç hoş gelmiyordu. Ama engel olamadı hislerine, onu izledi ve sevdi, haberi olmasa da yaptı bunu. Günün birinde defalarca dersten kaytarmış Roseanne'in nerede olabileceğini sorguladı, dersi yarıda bıraktı ve oda oda gezdi tüm okulu. Nihayet buldu sevdiğini; kullanılmayan depoda, köşeye çökmüş elindeki puroyu içiyordu Roseanne.

Jeongguk gerekeni yaptı ve müdüre gitti, fakat asla Roseanne'in ceza almasına izin vermedi; bahaneler üretti, yalanlar uydurdu. Tek derdi akıllanmasıydı fakat beklediğinin aksine yaramaz biriydi Roseanne; defalarca gitti oraya, Jeongguk'a yakalandı, azarını işitti ve devam etti.

Bu bir rutin hâline gelmişti artık, Jeongguk'un hoşuna gitmediği de söylenemezdi. Az da olsa muhattap olabiliyordu Roseanne ile ve elinden geleni onu el üstünde tutuyor, diğer öğrencilerine nazaran üzerine düşüyordu. Üstelik ne zaman koridorda yalnız yürüseler pencere yansımalarından Roseanne'in onu süzdüğünün bilincindeydi, bunu sevdiği için susuyordu.

80's Obsession || rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin