Avustralya / Peninsula
Ocak ayının 27. günü, 1980Artmaya ve hızlanmaya başlayan yağmuru umursamadan daha sıkı asıldım pedala, zeminin ıslak olması beni korkutmazdı; yere yapışsam bile daha çok ıslanacağım için mutlu olurdum.
Bütün bir vücudumun sırılsıklam olduğu gerçeği içimi kıpır kıpır ederken hızlanmamla beraber artan rüzgar keyiften gözlerimi kapatmama neden oluyordu ara sıra, sahiden yağmuru görür görmez bisikletimi alıp sokağa çıkmakla çok iyi bir şey yapmıştım.
"Roseanne!" Adımı duymamla sesin geldiği yöne döndüm hemen. Bayan Veronica çiçek dükkanının önünde bana el sallıyordu. Aynı şekilde ben de elimi kaldırıp selam verdim ona bisikleti durudurmadan.
Bu sokaktaki çoğu esnaf ile tanışıyor olmak mutlu ediyordu beni, aile sıcaklığını gayet güzel hissedebiliyordum.
Rotamı bozmadan ilerlemeye devam ederken birkaç şimşek sesi doldu kulağıma, yağmur feci derecede artıyordu ve bu benim için koca bir huzura tekabül ediyordu.
Varış noktama geldiğimde istemeye istemeye durdurdum bisikletimi. En azından bunun dönüş yolu olacaktı, kendimi böyle avutabilirdim. Peninsula Postanesi tabelalı binanın önüne bisikletimi bırakarak yürümeye başladım keyifle, teyzemin birkaç gerekli postası buradaydı ve almam gerekiyordu onları.
Binanın içine varır varmaz sıcaklık dumura uğratmıştı vücudumu, soğuk düşkünü bir insan olsam da şu an iyi gelmişti bu. "Merhaba." dedi kapıdaki görevli, ben de aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdim. "Merhaba, posta teslimi ne tarafta acaba?" Soruma karşı hızla eliyle sağımızda kalan resepsiyon bölümünü işaret ederek "Oradan teslim alabilirsiniz." dedi kibarca.
Kısa bir teşekkürün arıdan işaret ettiği yöne yürümeye başladım. Resepsiyonist ile de selamlaşıp teyzemin kimliğini uzattım hemen, adına ne kadar posta varsa hepsini getirebilmek için "Biraz bekleteceğim." diyerek yerinden ayaklanmış, hemen arkasında duran kilitli dolaplarla dolu duvara adımlamaya başlamıştı.
Beklerken içimden şarkı mırıldanmaya başladım keyifle, sahiden neredeyse hiçbir şey beni fırtınalı ve yağmurlu hava kadar mutlu edemiyordu, Bay Jeon hariç.
"Buyrun." demişti resepsiyonist elinde birkaç mektup ve minik bir paketle yanıma adımlarken. "Hepsi bunlar." Teşekkür ederek elindekileri aldığımda bana da bir şey gelmiş olabileceği için kendi kimliğimi uzattım hemen. 18 yaşını geçtiğim için bana ait bir dolap da vardı neyse ki, tıpkı bu semtteki her yetişkin gibi postalar alabiliyordum.
Elimdeki minik pakette gezdirdim bakışlarımı beklerken. Üstünde yazan isim gülümsememe neden olurken bunun teyzemin İtalya'daki sevgilisi olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Aylardır mektuplaşıp hediyeleşmekten öteye geçememişlerdi, ben bile Bay Jeon ile sevgili olabilmişken teyzem hâlâ çabalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
80's Obsession || rosékook
FanfictionSeninle kış ayında öpüşmenin en güzel yanı dudaklarımızın soğuk olması Roseanne Park. Her anımsadığımda sıcaklığınla ısınıyorum çünkü. Bunu bilmene rağmen bana 'sarhoş oluncaya dek öpüşelim mi?' diyorsun. Fakat biz ikimiz zaten fazla sarhoşuz. -Tama...