2

18.9K 1.6K 638
                                    

Kendimi yurda sabaha karşı getirmeyi başardığımda elbette Taehyung'un odada olmasını beklemiyordum. Gitmişti işte. Muhtemelen Bogum'un yanında kalacaktı.

Her gece birlikte yatmak için birleştirdiğimiz ama kontrol yapıldığı için sabah eski haline getirdiğimiz yataklarımıza baktım. Muhtemelen onunla bir daha aynı odada falan kalamayacaktım. Zaten okulun bitmesine iki hafta gibi bir zaman dilimi kalmıştı. İkimiz birlikte ailelerimizin yanına dönecektik.

Yaz tatilinin ortasında yine okula gelir basketbol için çalışmalara başlardık. Bizim Bir buçuk senedir her anımız beraber geçiyorken ayrı kalmak kesinlikle ikimize de iyi gelmeyecekti.

Omun yatağına arkamı dönecek şekilde oturdum kendi yatağıma. Elimi saçlarımdan geçirirken karıştıkları için parmağım takılsa dahi kurtulması zor olmamıştı.

Karşımdaki aynada ağlamaktan kızarmış, silmekten tahriş olmuş yüzüme baktım. Berbat görünüyordum. Bu geceyi bu şekilde hayal etmemiştim.

Saat 8'e vardığında odanın kapısının açılmasıyla irkildim. Yine de arkamı dönmedim. Kalkıp hazırlanasım bile yoktu. Babamın yanına gitmek istiyordum yalnızca. Titrek bir nefes alarak ayağa kalktım. Onun odadaki varlığını unutmam babamı hatırlamamla yeterli olmuştu. Çok ağlamıştı benim belki de bu hayatta görüp görebileceğim en güçlü adam.

Üstümdeki ceketi çıkartıp yatağın üstüne bıraktım. Bu gece yaptıklarından sonra odaya gelmemesi bile benim açımdan çok daha iyi olurdu.

Benim annem kadar onun babası da suçluydu. Ancak ben asla suçlu değildim. Bunun hırsıyla dolaba ilerledim. Ne bok yediği umrumda bile değildi.

Üstüme yeni bir ceket için dolabımı kurcalarken titreyen ellerim beni deli edecek cinstendi. Sonunda bir ceketi çekip askıdan çıkardığımda telefonuma uzandım.

Babamı ararken akan burnumu bir kez daha çektim. Ceketimi giyip sonunda aramayı yanıtlayan babamın sesiyle hızlıca konuştum.

"Neredesin şuan?"

"Odamızdayım. Öyle karşımızdaki evlilik fotoğrafımıza bakıyorum."

Kelimeler diline dolanıyordu. Kim bilir kaç şişe devrilmişti bu gece annem hatrına.

"Geleceğim. Uyu sen. Evden de çıkma."

"Çıkamam ki oğlum. Onun kokusu oranın her bir köşesindeyken ben çıkamam bu evden. Hadi gel de annene çekmiş o güzel yüzünü göreyim."

Dişlerimi birbirine sürterken hazırladığım çantayı bile bırakmıştım. Cüzdanımı bulup içindeki para durumunu kontrol ettiğim gibi göz yaşlarımla kendi bavulunu hazırlayan Taehyung'u yalnız bırakmıştım o odada.

Busan'a varmam saatler sürecekti ancak babamı görmezsem rahat edemeyecektim.

Otogara giderken telefonum yeniden çaldı. Kim olduğunu göz yaşlarım yüzünden doğru düzgün göremezsem babam olduğunu bilerek açtım telefonu.

"Bugün kaptanlık seçimi vardı. Eğer katılıp kaptan olmazsan çok takımdan. Sen kaptan olursan ben çıkacağım. Birbirimizin yüzünü daha fazla görmeye ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum." Dedi Taehyung'un hiç olmadığı kadar duygusuz sesiyle.

"İğrenç hırslarında boğul. Yokum ben bundan sonra."

Telefonu suratına kapadığım gibi ona öyle bir nefretle dolmuştum ki tüm gece ağladığımın ve üzüntüsünü ondan çıkarmak isteyecek raddeye gelmiştim.

Babamın yanına varmadan önce koçumuz Min Yoongi'yi aramıştım. Takımdan ayrıldığımı belki de basketbola aşık olan biri olarak en acımasız ve duygusuz bir şekilde söyleyip kapamıştım telefonu.

Maniac ~TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin