"Bölüm 1: Savaştan bir gün önce "

1.1K 68 152
                                    

Elleri sıkı sıkı bağlıydı. Sırıttı... Öyle de olmalıydı. Ölmek istemiyorlarsa şayet?

Kollarına giren adamlar sırtlarını dikleştirip göz dağı vermek istiyorcasına yukarıdan bakıyorlardı. Kızdan bir duygu belirtisi istiyorlardı. Sinirlensin, yıksın, yaksın... Hiçbirini yapmadı. Adamlar onu sarsa sarsa yerin dibinde bulunan siyah camlarla kaplı bir odaya soktular. Kız onların kendisini izlediklerini bildiğinden camlara bakıp kocaman güldü. Şu durumda gülen biri ancak deli olmalı! Hayır lanetli!

Onu neredeyse sandalyeye fırlattılar. Kız çığlığını içine gömdü. Sırtında bir yara daha açılmıştı. Ne hoş. Yine de onların gözünde zaferi görmemek için kendine geldi. Nerede olduğunu, bunların kim olduğunu bilmiyordu. Tek bildiği ölmesi gereken insanlar olduklarıydı. Adamlar kendi aralarında konuşup ona soru sorduklarında kız göz devirdi. Onu soruşturacak adamlar -onları anlamadığını, bir yabancı olduğunu anlamayacak kadar- aptal mıydı? Adamlar pes edip kızın karşısına oturdular. Öyle bomboş bakıyordu ki; içine çeken bir fırtına gibi. Karşısında titretecek kadar güçlü bakışları vardı. Adamlardan biri bir kamera çıkarıp onları kayda almaya başladı. Kıza soru soruyor lâkin cevap alamıyorlardı. Onların asıl amacını anlamıştı. Madem onlar kendi dillerinde soruyorlardı o da kendi dilinde cevaplardı.

"Efendiniz bana kaç değer biçti de; bu kadar korkuyorsunuz? Tabii, cevap vermememin yabancı oluşumla alakası yokmuş kendi tercihimmiş gibi göstereceksiniz. Yanılıyor muyum?" Kameraya döndü,"Daha akıllı adamlar bulmalısın. Ya da bu adamları başıma diktiysen daha akıllı olmalısın." Adamlar elbette hiçbir şey anlamamıştı. Ama kız vakit kazanmıştı hemde çok. Adamlardan biri kamerayı kapatırken diğeri kızın üstüne pis sırıtışıyla yürüyordu. Daha fazla dayanamayıp yüzüne tükürdü. Kusmadığına şükretmeliydi. Adam aptal bir dev gibi yalpaladı ve yüzünü sildi. Elini kaldırıp kızın suratına geçirmişti. Yana savruldu yüzü. Saçlarını geriye atıp kanı tükürdü. Daha ağır tokatlar yemişti.

"Oh, hafifmiş. Hmm, umarım dudağımı patlatmamışsındır. Bu dudaklara sahip olmak için servet döküyorlar." Adam dediklerini anlamasa da kızın ukala tavırlarından dalga geçtiği anlaşılıyordu. Elini bir daha kaldırıp kızın suratına geçirdi. Kendini sıkı sıkı tuttu. Alışkın bünyesi bunun üstesinden gelirdi. Adam kızın ifadesini görmek için saçlarını kenarı çektiğinde kız bu sefer kanı yüzüne tükürdü. Adam sinirlenip sandalyeye tekme vurduğunda yere çarpmıştı. İçinden lanetler etti. Bu adam yüzünden değil, sırtımdaki yaralardan mikrop kapıp öleceğim. Yüzünü buruşturmamak için zor durduğunda dizleri üzerinde kalkmaya çalıştı. Pislik herif bu sefer kafasının üstüne baskı uyguluyordu. Odaya baktığında diğer adamın olmadığını gördü. Oh, işte zamanı.

Bağlı ellerrini kelepçenin köşelerine kadar çekip ellerini kaldırıp adamın çenesine vurdu. Adamın kısa süre içinde ağzından kanlar akmaya başlamıştı. Dişleri kırılmıştı. Zaferle ayağa kalkıp saçlarının arasından sırtına uzanan oku aldı. Demir okun ucu oldukça sivriydi. Adam acıyla bağırıyordu. Elleriyle tutabildiği kadar iyi kavradı oku. Asıl canavar o. Canavarlar ölmeyi hak ederler!

Beyni komutları vermişti. Canavarlar ölmeyi hakeder! Adamın karnına tekmeyi geçirip onu düşürdü. Adamın sırtı duvara çarpmış acıyla yere düşmüştü.Kız yürüdü, arkadaşları ve öldürmek zorunda oldukları için. Adam ellerini birleştirmiş af diliyordu. Bundan tiksindi, bunun gibi pislikler affı haketmezdi. Adamın gözlerine baktı. Ölmeden önce göreceği tek şey uçuruma iten bu gözlerdi. Kız gözünü kapattı. Ellerini kaldırdı ve oku boğazına geçirdi. Yüzüne sıçrayan kanlar ve acı içinde bağıran bir adam... Hiçbir çığlık duyduklarımı örtemez.

YAŞAMAK İÇİN SAAT 25:01Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin