"Bölüm 20:Kameraya gülümseyin en güzel açınızdan, kime ne acınızdan?"

146 17 75
                                    

Kulaklarım çınlıyordu.

Her şeyin bir kabus olduğunu düşünmek istiyordum.

"Azra!" Kuşlar bulundukları dalları terketmişti attığım çığlıkla. Arabanın kapısını açıp kendimi dışarı attığımda demirliklere koştum. "Ali!"

Ellerimi demirliklere koyacağım zaman bedenim geriye çekildi. Tellerin elektrikli olduğunu unutmuştum. "Koş." Atlas parmaklarını parmaklarıma dolayıp titreyen bedenimi harekete geçirdi. Koşuyordum ama bacaklarımın bağı çözülmüştü. Hissetmiyordum. Tellerin ayrıldığı yere geldiğimizde derin soluklar almaya çalıştım. Her nefes ciğerlerime takılıp bir zehir gibi bedenimi kavuruyordu. İçeri girer girmez koşmaya başladım. Ancak iki üç adım atmıştım ki kanı çekilen bacaklarım yüzünden dizlerim üzerine düştüm. Dudaklarımdan bir hıçkırık koptuğunda ellerimi toprağa yasladım ve ayağa kalktım. Gözlerimden sicim gibi yaşlar akarken kanayan dizlerimin farkında bile değildim. Canım yanıyordu.

Ağacın önüne geldiğimde aldığım kokuyla ağzımı kapattım. "Hayır!" Çığlığım ortalığı inletirken bedenim bir kez daha çöktü. Artık kalkacak dermanımda kalmıştı. Yumruklarım arasına aldığım toprağı yere vuruyordum. "Hayır! Hayır!" Ellerim parçalanmıştı. Bedenim bir süre sonra sarıldı güçlü kollar tarafından. Haykırarak yasladım kafamı bana sarılan bedene. "Akif bir şey yap onlar değiller, de."

"Çok yukardalar..." Bunu demişti. Sesini düz tutmaya çalıyordu ama sıcak nefesini boynumda hissediyordum. Benim gibi ağlıyordu. İkisinin bedeniydi işte. Aynısı. "Ölmek istiyorum... Hamileydi..." İçimi çeke çeke ağladım. Saatler önce yanımda olan arkadaşlarımın nedenleri şu an kafamın üzerinde asılı duruyordu. Kafamı Akif'in omzundan kaldırıp arkasına baktım. "Atlas?" Dedim korkuyla. "Akif, Atlas nerede?" Bedeni benden uzaklaştı. Gözlerini etrafta gezdirdi. "Buradaydı..."

İçime kor bir ateş düştü. Her yeri yakıp geçti. Kulaklarım duymaz oldu.

"Atlas!" Çığlığım yüzünden birkaç kuş ağacını terketti. Kargalar uğursuzluğun farkındaymış gibi avazları çıktığınca bağırdılar. Önümündeki ağacın arkasında ötede duran Atlas'ın bedenini farkettim. Ve ardından kucağında duran kişiyi. Gözlerimi defalarca kez kırpıştırdım. Gözleri gözlerimle birleştiği anda yerinde durdu. Hızlı adımlarla bize doğru yaklaştığında alnında boncuk boncuk terler olduğunu farkettim. Mavi gözleri kızarmış elleri gördüğüm kadarıyla titriyordu. "Onlar." Dedi yukarıda ki iki bedene bakarken. "Ali ve Azra değiller." Geldi ve kucağındaki bedeni Akif'in dizleri üzerine bıraktı.

Ceren perperişan halde yatıyordu şimdi. Beyaz teninin rengi solmuş saçları toprak içinde kalmıştı. Dudakları çatlamış yüzünde morluklar vardı. Atlas'a baktığımda acıyarak baktığını gördüm ona. Eğilip bir kağıt bıraktı önüme. "Ağacın önünde gördüm kağıdı." Parmaklarımla kavradım kağıdı.

Bu iki beden yeni nesil deneklere ait. Korkunç olduğunu biliyorum ama onları ben öldürmedim, ölü buldum. Belki bir umut biri geçerken görürde bakar diye. Çünkü daha fazla direnebileceğimi sanmıyorum. En azından bedenim böyle acizce ortada kalmasın.

"Ağacın biraz ötesinde yerde öylece yatıyordu. " Dedi Atlas. Şu an allak bullak bir durumdaydım içimde sevinçten çığlıklar atarken yerde bir ölüden farksız yatan Ceren için kahrolmuştum. Akif'in elleri Ceren'in hep parlak olan saçlarına nazaran şimdi soluk olan saçlarına gitti. Parmaklarının titrediğini gördüm. "Akif..." Fısıltı gibi çıkmıştı sesim.

Sonra ilk defa olmak üzere Akif'i bambaşka gördüm. Dudaklarından bir hıçkırık koptu ve Ceren'in bedenini sarıp göğsüne yasladı. Kafasını eğsede inip kalkan göğsünü görüyordum. İçine sokabilirmiş gibi sarmaladı Ceren'i. Atlas eğildi ve elini Akif'in sırtına koyup sıvazladı. Gözlerim Atlas'la buluştuğunda birbirimizi anlamış ayaklanmıştık geri arabaya doğru yürümeye başladığımızda şimdi Akif daha sesli ağlıyordu. Kendini çok fazla tutmuştu. Atlas omzumu okşayıp kafamı bedenine yasladı. "Bırakalım da acısını yalnız yaşasın." Dedi sessizce. Doğruydu. Akif o kadar çok bastırmıştı ki kendini. Patlama noktasına gelmişti. Çok bile dayanmıştı. Bir anlığına kendimi onun yerine koyduğumda kalbimin cayır cayır yandığını hissettim. Kafamı hafifçe kaldırıp yere bakarak düşüncelere dalmış Atlas'a çevirdim. Bedeni güçlüydü ama mavi gözlerinin içinde derinde bir yerde savunmasızdı.

YAŞAMAK İÇİN SAAT 25:01Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin