"Bölüm 21: ateşböceklerinin sönmüş ruhları."

113 14 9
                                    


İpleri kopmuş insanlar...

Ne tuhaf bir tabir. İpleri kopmuş insanlar. İpler duygular mı? Yoksa aradaki bağlar mı? Yoksa tutunacak dallar mı?

Her ne ise bilmiyorum ancak bunların hepsini yaşadığımızdan ipleri kopmuş insanlar olduğumuzu biliyorum. Her kopan ipten yeni düğümler ördük. İp kısaldı. Belki de ipler hayatımızdı. Toplamaya çalıştıkça kısalttık. Bazen kopan kısımdan bırakmak gerekir diyebilirsiniz. Ama tek başına anlam ifade etmez ip. Onu örmek gerekir ancak böyle anlam kazanır.

İplerin kısaldığının farkındayız ama dönülmez bir uçurumdayız aynı zamanda.

Düğümler atmak tek çıkış.

Başka kopmuş iplerle birleşene kadar tek çıkış.

"Tık! Tık!" Yerimde sıçradım korkuyla. Koltuğa yasladığım dirseğimi yavaşça indirdim ve kapıyı açmak için ayaklanan Azra'yı izledim. Kapıyı yavaşça araladığında Ali ve Atlas'ın çamurlanmış ayakkabıları çekti dikkatimi. Kar hafif hafif atmıştı gece artacağını düşünüyordum. Ruh gibi içeri girip banyoya yöneldiler. O sırada Ceren'in yanında olan Akif çıktı içeriden. Bakışlarımız kesiştiğinde eliyle yanına gelmemi istediğini gösterdi. Dermanı olmayan bacaklarımı koltuktan sarkıtıp isteksizce yanına yürüdüm.

"Ceren uyandı... Ama ayıldığını söyleyemem saçma sapan şeyler sayıklıyor. Birkaç dakikaya kendine gelir."

"Bunu niye gizli gizli söylüyorsun?"

"Çok dalgın görünüyordun ilgini çeken bir konu olunca kendine geliyorsun." Kafamı salladım hafifçe. Haklıydı, söyleyecek bir şeyim yoktu.

"Hallettik. Bir daha gönderebileceklerini sanmıyorum." Kafamı sese doğru çevirdiğimde Ali'nin kendini koltuğa bıraktığını gördüm. Atlas'ın yüzü ve saçlarının ucu ıslaktı. Kendine gelmek için su çarpmıştı suratına belli ki. "Ceren'in durumu nasıl?" Dedi bu seferde Ali. Onlar aralarında durum değerlendirmesine dalmışken Atlas'ın erkeklerle kaldığı odaya girdiğini gördüm. Benden daha dalgın görünüyordu ve bu da beni içten içe korkutup çürüten bir zehir gibiydi. Kapıdan içeri sızdığımda üzerine yeni bir kazak geçirdiğini gördüm. Elinde az önce çıkardığı kazakla dışarıyı izliyordu. Sırtı bana dönük olsa da kasılan vücudunu görüyordum. Elimi kaldırıp sırtına koydum. Bana dönmemişti. Kafamı yasladım omzuna. Kafasını hafifçe geriye çevirdi.

"Sarılmayacak mısın? Sormayacak mısın nasıl olduğumu?"

"Nasıl olduğunu hissederken, sen söyle nasıl sorabilirim bunu?"

Kıkırtısını duydum. Keskin, hafif ve ferah bir gülüş. Gülümsememe sebep olacak kadar güzel hissettiren türden. Bedeni yavaşça bana döndüğünde gözlerimi derin mavilerine çevirdim. Elimi kaldırıp yüzüne koyduğumda buz gibi yeni yeni çıkan sakalları diken gibi batmıştı avucuma. "Buz yanığı geçireceksin."  Dedim onu kendime çekip kafasını göğsüme yaslarken. Ritmi değişmiş nefesleri kalbimin teklemesine sebep oldu."Kafanın dağınık olduğundan eminim." Simsiyah saçlarına koydum parmaklarımı. "Benimkide öyle... Hasta olacaksın." Islak olan saçlarına dokunduğumda hâlâ hasta olmamasına şaşırmıştım.

"Uykum var." Dedi bedenini geri çekip.

"Üzerini sıkı ört. Kar yağacak."

"Peki. İyi geceler sinek kızı."

Eskisi kadar yadırgamadığım lakabıma karşın hafifçe tebessüm ettim. "İyi geceler, Atlas." Kapıyı örtüp onu yalnız bıraktım. Uyumayacağını biliyordum düşünceleri arasında uykuları kaçacaktı.  Klubenin içinde küçük bir şömine vardı. Burada kaç kış atlatmıştı Robert ve karısı?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 04, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YAŞAMAK İÇİN SAAT 25:01Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin