"Bölüm 7: Uçurumun ucunda gül bahçeleri olsa dâhi, kim sever uçurumu?"

273 31 161
                                    


"Boynum çok acıyor." Kendi kendime söylendiğimde Ceren sırtını dönüp uyumaya devam etti. Elimi boynuma götürüp dikleştim. İnce bir sızı boynumdan başıma doğru uzanıyor oynatınca daha da canımı yakıyordu. Ceren'in uyanmasını istemediğimden boynumu tutarak çıktım çadırdan. Ilık hava bedenimi kucaklayıp geçiyordu. Gecenin en güzel şu saatlerinde huzurlu bir uyku çekmeyi deli gibi arzulasamda; kabuslarım ve boyun ağrımın buna izin verdiği yoktu. Boynuma hafif hafif masaj yaparken aynı zamanda nöbet tutanların yanına yürümeye başladım. Azra, Atlas ve Akif vardı. Aman, ne hoş bir ekip.

Geri çadıra gitmeyi düşündüğüm sırada Atlas beni farketmişti. Nefret ediyorum şundan. "Hare? Uykun mu kaçtı?"

"Hıhım." Geri dönüp yanlarına yürümeye başladım. Yanına oturacağımı düşünmüş olacak ki kenara kaymıştı tam tersi olarak Akif'in yanına oturmaya karar verdim. Azra ve Atlas arasında bir boklar dönüyordu onlardan uzak durmak şu an ki tek gayemdi. Başım ağrısın istemiyordum çünkü. Bozulmuş surat ifadedesinin hayalini kurarken o dalga geçer gibi sırıtıyordu. Aklından ne geçiyordu kim bilir?

Bakışlarımı Azra'ya sabitledim. Sanki hiçbir şey yapmamış dememiş gibi rahat davranıyordu. Yüzsüzdü yani bir nevi. Ona bakmayı ruhsal sağlığım için bıraktım. Yüzünü parçalama hissi terketmiyordu çünkü beni.

"Neden bu kadar sessizsiniz?" Dedi Azra gereksiz bir neşeyle. Göz devirip sessiz kaldım.

"Ne yapmamızı bekliyorsun?" Çok kısa bir süre sırıtıp hemen sildim yüzümdeki keyifli ifadeyi. Atlas'ın buna demesi hoşuma gitmişti nedense. Gerçi Azra'ya karşı bozulacak her kelime hoşuma gidiyordu, kimin dediği önemli değildi.

"Öyle muhabbet edelim işte," Yüzsüz demiştim işte. "Akif? Biraz anlatsana kendini. Ayyy demeden geçemeyeceğim Hare'yle böyle yan yana çok güzel oldunuz. Değil mi Atlas?"

Boğazına yapışmamam için tek sebep.

"Azra seni daha geçen gün uyarmadı mı? Dilin bana uzanmasın demedi mi?" Emre'nin geldiğini farketmemiştim bile. Azra onu zerre umursamadan Akif'e baktı. Akif sanki burada değil gibiydi. Kendini soyutlamıştı buradan. Akif'in kendini anlatmasını bende istiyordum; bu günlerde daha konuşkan olsa da sessizdi. Üzerimde bakışlar hissettiğimde Akif'e bakmayı bırakıp gözlerimi etrafta gezdirdim. Atlas'ın donuk bakışları bir anlığına tüylerimi diken diken ettiğinde tek kaşımı kaldırıp "Ne?" Dercesine baktım. Gözlerini üzerimden alıp ateşe dikti. Elinde ki çubukla içinde yanan parçaları karıştırıyordu. Aklından ne geçiyordu bilmiyordum ama sinirden sıktığı çubuğu tutan elinde ki damarlar ortaya çıkmıştı. Ruh hastası.

"Hare, gelir misin?" Akif'e baktığımda sorun yok der gibi kafasını salladı. Ayağa kalktığımda üzerimde ki kumları atmak için bacaklarıma bir kaç tokat attım. "Biraz sonra döneriz." Diye açıklamada bulundu Akif. Atlas bir an hareketlense de Azra elini koluna koydu. Eski sevgili olarak düşünecektim neredeyse. Ama imkansızdı bu. Eğitimde bize verdikleri ilk ders kişilikti.

***

Bulunduğum oda camlarla kaplıydı. Siyah camlarla ne dışarıyı görebiliyordum ne de içeriyi. Biraz korksamda oturduğum sandalyeye daha çok yayıldım. Bir süre sonra odada ki hoparlörden bir ses yükseldi.

"Merhaba," ben ses çıkarmasam da diğer odalardan 'Merhaba' sesleri yükselmişti. " En iyi eğitimi vermek için hepinizi ayırdık. Ortak dersleriniz olmayacak, hafta da bir seviye belirlemek için beraber bulunacaksınız. Hepiniz çok değerlisiniz fakat takım için yedi kişiye ihtiyacımız var. Başarılar dileriz okçular."

Ve bitmişti anons. Zamanla oda benim için düzenlenmişti. Eğitmenden duyduğuma göre hiçbirimizin arasında bir bağ bulunamazmış ona göre seçiliyor, bağ oluşmaması için ayrı eğitiliyormuşuz. Bu böyle devam etti. Ta ki son yedi kişi kalana kadar. Sonra altısıyla beraber eğitim gördük. Akif bizden ayrı bir yerde farklı eğitim görürdü. Astımı yüzünden ayrı seviyelenirdi. Yeteneği büyüktü belli ki yoksa hasta bile olsa bunu göz önünde bulundurmazlardı.

YAŞAMAK İÇİN SAAT 25:01Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin