"Bölüm 10: Mavi bir gökyüzü... dokunmak tek dileğim."

292 34 164
                                    


Baygın yatan bedenini kucağıma alıp koltuğun üzerine yatırdım. Bir süre yukarıdan yüzünü inceledim; kumral saçlı oldukça kısa bir çocuktu. Yüzüne bakmaya dayanamıyordum çünkü yarası ilk bakışta göze çarpıyordu, bunu benim yaptığım gerçeği içimde bir yerlere dokunsa da o da bir canavardı. Fakat çocuktu yine de onu öldüremezdim.  Bir ihtimal iyileşebilirdi ya da gittiği yere kadar üzerine titreyecektim.

Banyonun kapısını aralayayıp dolapların birinde bulunan ilk yardım kutusunu alıp geri yanına döndüm ve dizlerim üzerine oturdum. Yüzünde ki yarayı temizleyip sardım. O bizim çıkış kapımızdı iyi davranmamız gerekliydi. Ne kadar tehlikeli olduğunu bildiğimden Emre'den bulmasını rica ettiğim bandı alıp ayak ve el bileklerini bağladım. İlk yardım kutusunu geri banyoya götürüp döndüğümde az önce parçaladığım araba çarptı gözüme. Artık onu incelemeliydim.

Tık!tık!

Hepsini dışarda unutmuştum al işte!

Kapıyı panikle açtığımda Atlas hiddetle içeri girmişti. "Gerizekalı mısın kızım sen! Öldüm- Öldük öldük dirildik!"

"Bağırma be! Unutmuşum işte.".

"Birde unutmuşum diyor. Çok normal(!) olaylar yaşadığımız için." Göz devirip onu umursamadan yerde ki kırık oyuncağı alıp orta sehpanın üzerine koydum. "Oyuncağı inceleyeceğiz. Oturun."

Sözümü ikiletmeyip masanın etrafına dizildiğimizde Emre çocuktan oldukça uzak duruyordu. "Korkma ısıtmıyor."

"Isırmıyor ama tüm herkesin ebesini bellemiş." Sırıtarak arabanın üstünü ayırmaya çalışan Akif'e baktım. Camları kırılsa da ana gövdesi ayrılmıyordu. En sonunda Atlas'la beraber iki yanından tutup ayırdıklarında şaşkınlıkla çıkan düzeneğe baktım.

"Oha!" Diyerek aldı eline Azra mekanizmayı. Küçük siyah cam kutucuğu nasıl oldu anlamadım ama açtığında top gibi bir şey düştü. Eline aldığı gibi üzerinde bulunan bir şeye bastı. "Bu gece görüş kamerası. Ama sandığınız gibi kamera şakaları için kullanılanlardan değil. Özel üretim askeri alanda kullanılır . Cam kutu ise içeride kamera olduğunu anlaşılmaması için kamufle edilebilir. Büyük ihtimalle." Diyerek oyuncağın kumandasını alıp bir şeylere bastı. Cam kutu altında ki sehpanın rengini almıştı. "Bununla kontrol ediliyor. Yani çoğu zaman çocuk bunu arabadan çıkarıp çok yakınımıza koyuyordu kamuflajla anlamamız imkansız. O şeylerin bizi bulması bu kadar kolay. Abim böyle şeylere çok meraklıdır ondan görürdüm."

"Peki bu ne?" Diyerek araba iskeletinin üzerine yapıştırılan demir levhayı gösterdi Ceren. Uzun bir süre inceledikten sonra elime aldım.

"Bu mors alfabesi."

"Okuyabilir misin?" Diyen Ceren'e kafamı olumsuz anlamda sallayarak cevap verdim.

--.- ..- . .-. . -. -.-. .. .-
... . -. .. -.  . ...- .. -.

-.- ..- -. -.-- .     .- .-.. ...- --- -.     ----- ....- .---- ----- .---- ----. ---.. --...     --. --- .-. . ...-  -.-- . .-. ..  -.. . -. . -.--  ... .- .... .- ... ..

"Ben biliyorum. " Diyerek elimden aldı Atlas. Aynı zamanda söyleniyordu. "O tarih filmlerinin bir gün ile yaracağını biliyordum."

"Querencıa," dedi harf harf. "Senin evin." Kaşlarını çatarak önce harflerine ayırdı. Kaşları olduğundan daha çok çatıldığında bir tuhaflık sezip gerilmiştim. "Künye, Alvon. 1987 Kasım ayının dördü. Görevi deney sahası."

"Ne!"

"Ne demek  1987! 33 yaşında mı bu? Şaka yapıyorsun değil mi?" Diyerek hiçte komik olmayan olaya kahkaha attı Emre.

YAŞAMAK İÇİN SAAT 25:01Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin