"Bölüm 14: Bahar uğramış, çiçekler açmış avuçlarıma."

253 27 98
                                    

1 yıl sonra...

"Görev yeri: Querencıa bölük 1." Bağırarak kağıdı okumuş ve ellerime bırakmıştı. Kafamla küçük bir selam verip yanından ayrıldım. Yoldan geçen herkes bana selam verirken pekte karşılık verme zahmetine girmedim. Çünkü onlardan biri değildim, artık değildim. Arkamda ki asker topluluğuna bakıp derin bir iç çektim. Yorulmuştum hemde çok ama değecekti. Geçecekti her şey ve ben keşke demeyecektim.

"Hare," Subaylardan biri adımı söylediğinde sert bakışlarımla karşılaşıp bir adım geri çekildi. "Afedersiniz, efendim. Bu sefer bayıltıylamayacaksınız."

"Sebep?"

"Buna artık gerek olmadığını söylediler."

"Beni benimsemeleri ne onur verici..." Dedim sahte bir gülümsememeyle. Onur verici ha? Komik. Övülmüş olmanın verdiği tatminlikle sırıttı ve yanımda bana eşlik etmeye devam etti. "Efendim, öğrencilerinizle vedalaştınız mı?"

"Öğrencilerin... Tuhaf geliyor."

"Elbette tuhaftır, 21 yaşında bir genç kadınsınız. Diğerlerinden farklısınız."

"İltifatınız için teşekkür ederim."

"Hayatınızda biri var mı?"

"Bunu neden soruyorsunuz?" Cevabını elbette biliyordum lakin bu tür sorulardan hoşlanmadığımı bilmesini istiyordum.

"Size evlilik teklifimi birileri tarafından göndermiştim zira bu kapıdan girer girmez doğru kişi olduğunuzun farkındaydım."

"Teklifi gönderen sizseniz reddettiğimi de bilmeniz gerekirdi. Bir daha duymak istiyorsanız..." Dedim ilk defa yüzümü yerden kaldırıp subaya bakarken. "Sizinle böyle bir münasebete girmeyeceğim. Bana böyle teklifler etmeye sadece siz değil," deyip arkada bulunan askerlere baktım. "Kimse cürret etmesin." Karşımda ki adamın bozulduğunun farkındaydım ama açıkça bunu haketmişti. Bu ikinci ısrarı değildi, sayamadığım kadar çoktu. Öyle ki bir ara dayanamayıp plandan sapacak olay çıkaracaktım. Adamları önünde onu reddetmem onun bir daha böyle bir şey içerisine girmeyeceğini kesinleştirmişti benim için. Askerler gülmemek için kendini zor tutarken subay ellerini yumruk haline getirip yanımdan ayrıldı.

Siyah koridoru geçerken tanıdık hücrem gözlerimin önüne serilmişti. Kapıda küçük bir sırt çantasından başka bir şey yoktu. Tıpkı oradan ayrıldığımda olduğu gibi...

Biraz daha yürüdüğümde ayaklarım yeniden durdu ve sola döndü kafam. Denek odası bugün sessizdi. "Efendim, dün rahatça istirahat etmeniz için denekler uyutuldu." Bir şey diyemedim, konuşamadım bile. Uyutulmak diye bir şey yoktu, bu genç askerlerin de bir şeyden haberi yoktu. Denekler uyutulmazdı, ölene kadar durmazlardı. Burada insanlara güven kazandırmak daha kolay olmuştu. Çünkü Querencıa 1. Bölükte deneyler yerin daha da altında yapılırdı, kimse seslerini duymazdı. Burada insanlar gece onların çığlıklarını duyarak uykuya dalar öyle uyanırlardı. Hiçbir şeyden haberi olmayan bir boşluk içine düşmüş, denekleri düşman bellemiş eğitime ihtiyacı olan bir topluluk haline getirilmişlerdi evsizler tarafından. Kendilerini evsiz zannediyorlardı lakin onlar her hangi bir patlakta kullanılacak piyonlardan başka bir şey değillerdi.

Laboratuvarın kapısını tutup kapatmak için kendime doğru çekmiştim ki ince cılız bir inleme duymuştum. "Efendim-"

"Kesin sesinizi." Dedim sertçe. Bunu üstlerine bildirmeleri lazımdı lakin bildirir bildirmez anında bu son zamanlarını geçiren gence ızdırabı yaşatırlardı. Savaşın istiyordum, yaşamak için. "Yavaşça içeri doğru bir adım attım. Üzerime tulumu hızla geçirip sesi takip ettim. Tam karşımda camların ardında genç bir oğlan yorgunca oturuyordu. "İngilizce biliyor musun?"

YAŞAMAK İÇİN SAAT 25:01Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin