"Bölüm 17: Kırılmaz bilyeler, gözleri kör bilgeler."

256 29 65
                                    

Sadece annemden uzak bir zaman dilimi için anlık öfkeyle verdiğim karar beni nerelere getirmişti. Kimlerle tanıştırmıştı, ne yaralar açmıştı tenimde ve ruhumda...

Parmaklarım arasında sakin bir ritimle çevirdiğim kalemi döndürmeyi bırakıp elimde olmadan sıktım avucumda. İçimde kor bir ateş harlanmayı bekliyor gibiydi. Nihal'den iki gündür haber alamıyordum. Aynı zamanda oksijen israfı Emre beni gördüğü her an kaçıyor , göz göze gelsek saklanacak delik arıyordu. Bu tavırları sakin halimin tersine düşer nitelikte öfkelenmeme neden oluyordu. Sessizsem eğer bunun yıkım öncesi olduğunu o da biliyordu.

"Hare, istediklerin..." Zihnimden çekilip alınmamla iki saniyelik afallama sürecine girdim. Sonraysa bakışlarım Victor'a kaydı. "Eskisi gibi gizlilik üzerinde durmuyorlar. Birkaç güvenlik kamerası taktıklarını duydum. O kadar sıkışmışlar."

"Ne geçiyor aklından?" Gözlerimi ondan çekip kağıdı önüne koydum. Önce kağıda sonra bana dikkatle bakıp okumaya başladı.

Böcek yerleştirmeleri çok olası. Bu yüzden böceklerin varlığından bihaber gibi davranın. Ne çok gömme ne de çok övme gibi aşırı şeylerden kaçının.

Kafasını kağıttan kaldırıp biraz düşünür gibi yaptı sonraysa kafasını salladı. "Victor bu akşam yemek yiyelim. Bize uğra."

"Emredersiniz." Diyerek gülümsedi ve odadan çıktı. Kapı örtünür örtünmez masanın üzerinde duran kumandayı aldım ve kapıyı kilitledim. Camlar buğulu hale geldiğinde oda karanlık bir hâl almıştı. Kazağımı sıyırıp Akif'ten arakladığım eldivenleri çıkardım.

"Nihal... Bakalım benim için ne sürprizlerin var." Dosyanın kapağını açtığımda ilk karşıma çıkan Ceren olmuştu. Sayfayı hemen çevirip Ümit ve Nihal'in biyografilerini okudum.

Türkiye'nin hatrı sayılır üniversitelerinde okumuş doktoralarını Amerika'da yapmış sonra ülkelerine geri dönmüşlerdi. Çocukları Ceren ve Emre'ydi sadece. Ceren'in okul hayatı hakkında bir bilgi bulunmazken Emre'nin okuduğu hatta aldığı dersler bile yazıyordu. Alnımı kaşıyarak sinirlerimin gevşemesi için dualar ettim. Nihal ve Ümit'in Ceren'in üzerinde nasıl bir baskı kurduklarını bilmiyordum ama hissediyordum.

Nihal'in biyografisinde dikkatimi çeken bir kaç şey oldu. Zengin bir ailenin iki çocuğundan biri. Piyano ve bale dersleri almış hayatında bir süre. Böyle biri nasıl olurda buralara gelebilir? Zaten istediği her şeye sahip olabilecekken neden buralara sürüklendi?

Dosyayı kapatıp eldivenleri masanın yanında bulunan çöpe attım. Silahımı da belime yerleştireceğim sırada ağırlığından rahatsız olup çakımı attım cebime. Odamın kapısını kilitlediğimde gürültü yapmış olacağım ki bir kaç asker bana dönmüştü. Bilinmezlik üzerimde öyle bir etki bırakıyordu ki damarlarımdaki kan tersine akıyor gibi bir düzensizlik sinir sistemini altüst ediyordu. Koridorda sert adımlarla ilerliyor birer birer çıktığım merdivenlerde adımlarımın sesi yankılanıyordu. Daha önce hiç girmediğim bölüme geldiğimde yavaşladım ve kapıların üzerinde ki isimleri takip ettim. Gözlerim aradığı ismi bulduğunda o tarafa yöneldim.

"Açın kapıyı." Sessizliğin ürkütücü yuvası haline gelmiş sesim kapıdaki korumaları gersede -doğal olarak- onlara verilen emirden geri durmadılar. "Tekrarlamayı sevmem. Ama aptallığınıza veriyorum..." Derin bir nefes aldım. "Açın kapıyı."

Kendi aralarında bakışmaya daldıklarında simsiyah çizmelerimi çektiğim bacağımı kaldırdım ve kapıya geçirdim. Kapının kulbu düştüğünde şaşkınca bana bakan korumalar eşliğinde ayağımı bu sefer hafifçe kapıya geçirdim. Gevşeyen vidaları sayesinde kapı anında yere düştüğünde yarım sırıtışımı takındım. "Ah, tekmelerimin ayarı yok..." Dedim sahte bir sızlanmayla. İçeri girip minik koridoru geçtim. Sağda kalan odanın yatak odası olduğuna emin olduğumdan kapının kulbunu kavrayıp ittirdim. Kapı açılır açılmaz yatağından korkuyla düşen Emre'nin karşısında bir an gülmem gelsede sinirlerim buna izin vermiyordu.

YAŞAMAK İÇİN SAAT 25:01Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin