"Bölüm 5: Sarmaşıklar, en kötü duygularımın örgüleri için kullanılmıştı."

317 35 68
                                    

Hare, korkaksın.

Değilim.

Beynimin içinde dönüp duran ses işkenceden farksızdı. Tüm işlevlerim düşüncelerim yüzünden bozguna uğruyordu. Kulak tıkamakta yetmiyordu, hayal kurmakta.

Son turumu tamamladıktan sonra suya eğildim ve suratıma su çarparak serinlemeye çalıştım. Her ne olursa olsun hamlanmamalıydım. Hele de şu durumdayken. Korkunun kazandıracağı tek şey belki de yaşama hırsıydı. Bundan sebeptir ki bu uğraşlarım. Kollarımı uzatabildiğim kadar yukarı uzatıp yavaş yavaş eğildim. Sırtımdan kütürtüler geliyordu ve bu beni rahatlatıyordu. Esneme işimi bitirdiğimde okumu sırtıma atıp topladığım çubukları da kucakladım. Kamp alanı çok az ötemde olduğundan çok yürümek zorunda kalmamıştım.  Neredeyse herkes uyuyordu güneş daha yeni doğmuştu. Ateşin içerisine bir kaç odun daha atıp Ali'nin uyumaya gitmeden önce hazırladığı balık şişlerini ateşin kenarına koyduğum iki taşa yasladım. Yol sandığımızdan da uzundu. Gittikçe uzaklaşıyor gibiydi. Bu yüzden bir haftadır günübirlik kamp kuruyorduk su kenarlarına. Bir haftadır hiçbir farklılığın olmaması içime şüphe düşüyordu. Niye hâlâ bir yardım yoktu. Ülkeden çok mu uzaklaşmıştık bu yüzden mi işler yavaş yavaş ilerliyordu?

Kafamı iki yana sallayarak bu düşünceleri def etmeye çalıştım.

Birbirimizle anlaşma konusuna gelince de; şu an Azra dışında herkesle anlaşabiliyordum. Atlas'la da pek anlaşamamıştım sinir bozucu kriz geçirtici bir insan olduğundan onunla 'normal' bir insanın anlaşamaması öngörülebilirdi . Fakat Azra'nın benden bir anda uzaklaşmış olması tuhafıma gidiyordu. Kaldı ki onunla hiçbir polemiğim olmamıştı. Polemiği bırak karşı karşıya konuşmamıştık bile. Bu elbette benim için bir dert değildi, kaldı ki bu durumda hiç olmazdı. Lakin bu tavırları ona güvensizliğimi tetikliyor, kalan herkesin güvenliğini sağlamakta içime şüphe düşüyordu. Atlas'ta bu yüzden durum farklıydı. Asabi, ters biri olabilirdi ama atılgan aynı zamanda da açık biriydi. İkisini ayırt eden belli başlı şeyler olsa da ikisiyle de pek anlaşmıyordum.

Ceren ise bütün önyargılarımı yıkmıştı. Ve açıkçası ona karşı ilk tavrım için pişmandım. Ne yaşadığını bilmeyerek öyle davranmak aptallıktı. Nedenini merak ediyordum ama bana güvenerek anlatmasını tercih ediyordum. Doğru bir zamanda özür dilemeyi aklımın bir köşesine yazdım. Ceren merhametli biriydi. Araladığı göz perdelerinden bunu açıkça görebilirdiniz. Emre ise... İlk konuştuğumuz zamanki patavatsız hallerine dayanamasam da ılımlı yaklaşabiliyordum. Birbirimizi kolluyorduk ve destek çıkıyorduk.  Akif ve Ali ise, hmmm Yalnız kurtlar? Evet,evet. En çok uyan tabir buydu. Akif düşünür Ali'yle planı tartar ve en iyisi olanı yaparlardı. Akif'te de değişiklikker vardı. Gizemli havası biraz olsun dağılmış, bizimle konuşurken uzun cümleler kurmaya başlamıştı.

Arkamda bir hareketlilik hissederken refleks gereği dirseğimi geçirip ayaklandım.

"Ninja mısın be kızım.."

"Emre... Sabah sabah belanı benden bulma. Neden yavaş yavaş yaklaşıyorsun?" Ona eskisine göre daha ılımlı yaklaşmam  azarlamayacağım anlamına gelmiyor.

"Gözünü kapatıp sürpriz yapacaktım."

"Öyle bir şey yapsaydın şu ateşin içinde bulurdun kendini."

"Ateşler içindeyim zaten şu çekiciliğe bak." Daha fazla dayanamayıp sırıttım. Şaklabanlık yapmaktan başka işi yoktu ki çocuğun. "Hare, ben açım." Hınzır bir sırıtış ekledim suratıma.

"Git koş."

"Ya ne alaka ne alaka?"

"Köpekleri bırakırsın ya hani," tasma açar gibi bir hareket yaptım. "Sonra onlar koşar eşeleye eşeleye kemik bulurlar."

YAŞAMAK İÇİN SAAT 25:01Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin