🌸 36. Bölüm 🌸

1.1K 52 14
                                    

Yazarın Ağzından.

Bir insanın bu hayatta en çok yaşamasına sebep olan ve katlanılabilir duruma getiren, bir amaca bağlayıp sadece onun için yapmak için her şeyi göze alacak kadar sevdiğin birini kaybetmek, ölmekten daha çok acı verir çünkü ölmek saniyelik süren bir şeydir?

Tabi nasıl öleceğinize bağlıydı ama en sonunda acı çeksek bile sonunda rahat bulurduk ama ruhun ve kalbin acısı ölene kadar sürer, bir zaman sonra alışsak bile derin izlerden kurtulamayız.

Marcus o olaydan sonra aklını iyice kaybetmişti tabi, zaten öfke sorunu ona bazen yapmak istemediği şeyleri yaptırıyordu ama onu hayata bağlayan ve biraz olsun öfkesine hakim olduğu kişi İncir'di şimdi oda yanında değildi?

Ailesi kendi evinde kalıyordu hala Rusya'da bulunuyorlardı, Alex ve Natia düğün gününü almışlardı bile az kalmıştı? Dora ve Loren nişanlanmıştı geriye sadece Marcus ve İncir kalmıştı ama onların hikayeleri yarım kalmıştı, Marcus uğraşmış olduğu karanlık işler yüzünden ilk bir haftasını kendini suçlayıp alkollere saldırmıştı oda normaldi?

Onunla kalması yine iyiydi.

Marcus çalışma odasına gidip sigarasını ve viskisini alıp koltuğuna oturdu bunu yapanları bulmuştu elbette önce o lanetli günde o adamın parmaklarını kesmiş ve boynunda taşıdığı madalyon kolyesini bu işin arkasında olanlara göndermişti, Marcus sessiz ama tehlikeli bir şekilde avını izliyordu bilgisayardan bu adam zamanın da Marcus'un düşmanlarından biriydi şimdi gün yüzüne çıkmasının sebebi Marcus'la bir anlaşma yapmasıydı.

Marcus'un otelin yarısını tıpkı kardeşi gibi istemişti ayrı yeten yeraltındaki bazı özel sektöre geçiş yapmak için kendi adamlarını koymayı teklif etti kısaca Marcus'un olan şeylerini yavaş yavaş elde etmekti ama Marcus aptal değildi, reddetmişti, ve o gece de bu yüzden kendisini suçlamış kendisini hiç affetmemişti, kabul etmediği bu teklif yüzünden adam kendisini vuracağı yerde sevdiği kadını öldürmek için adam tutmuştu bir de adama söylememesi için arkasında kimin olduğunu bilmemesi için uyarı yapmıştı ve kendisini öldürmesi için emretmişti?

Çünkü Marcus amacına ulaşana kadar işkence eder, sorgular ve alana kadar durmazdı adamına bu yüzden emretmişti kendisini öldürmesi için?

Ama Marcus o piçi allem etti küllem etti bulmuştu, bunu Jack ve Alex'le yapamazdı elbette mecbur polise gidip söylemek zorunda kalkmıştı olay yeri inceleme ve bir kaç dedektif işe el koymuştu, ama şöyle bir sorun vardı ki bulsalar bile adamın saçına dahi dokunamazlardı çünkü kanunen dokunulmazlığı vardı, Marcus bunların hepsini öğrenince kendisi bir şey yapmayacağına ve olayın kapatılmasını söyledi, zaten adama isteseler de dokunamazlardı mecbur olayı kapatmışlardı?

Ama Marcus kendisi devralmak için onların kanına girmişti, ki zaten ordu komutanlarından birini tanımakla kalmıyor polis ekiplerinden bir çok kişiyi tanıyordu isteseler de Marcus'a bir şey demezlerdi?

Zaten polisler de onu içeri tıkmak için zaman kolluyordu bu yüzden elbette ki Marcus'u destekliyorlardı, çünkü biliyorlardı ki Marcus'un bu hayatta en çok sevdiği biri gitmişti.

Sigarasından ve viskisinden bir yudum alıp çekmecesini açtı ve İncir'le olan fotoğrafları alıp gülümseyerek baktı, Marcus onu sırtına almış ikisi de birbirine bakıp gülümserken Dora onları çekmişti?

Marcus'un gözleri doldu ve hıçkırıklar içinde sigarasını da viski bardağını da yere fırlatıp bağırdı ve dizlerinin üzerine çöküp elleriyle yüzünü sıvazladı, içinde taşıdığı acı kendisine öyle bir fazla geliyordu ki ölmek istiyordu, belki adamları öldürdüğünde kendisi intihar ederdi?

Yaşamak ona şu an o kadar amaçsız ve boş geliyordu ki...hiçbir amacı yoktu İncir yokken, kendi işini yapar giderdi İncir geldi her şey bitti...evlilikten çocuğa kadar her şeyi planlamıştı Marcus, kadını olacaktı sadece kendisine ait deli gibi sevdiği kadını...ve ufak bücürükleri olacaktı?

Etrafta koşuşturup canlılık yayacaklardı, şimdi onlar hayal olarak kalmıştı.

O olayın üzerinden kaç gün geçti hatırlamıyordu sanırım bir hafta olmalıydı ama hala dün gibi hatırlıyordu onu hastaneye götürdüklerinde sadece kan arayışına giren hemşireyi hatırlıyordu ondan sonra kendisini kaybetmişti.

Dış kapı çalmaya başlayınca adamlarından birinin ayak seslerini işitti ve kısa bir süre sonra adamı da odasına girdi. "Açayım mı efendim? Alex bey geldiler"

"Aç" dedi ruhsuzca Marcus, adamı hemen odadan çıktı, Marcus sigarasını yakıp içine derince çektiğinde içeri spor kıyafetleri ile Alex girmişti bakışlarını bir saniyeliğine arkadaşına çevirdi Marcus sonra tekrar bakışlarını bilgisayara çevirdiğinde Alex tekli kadife koltuklardan birine attı kendisini ve arkadaşına baktı, onu daha önce hiç böyle kötü görmemiş ve içi sızlamıştı.

"Adamların yerini bildiğimize göre hareket etmemiz gerekmez mi? Bunu istiyordun"

"Bekliyorum ama adamın dokunulmazlığı var, göze batacak şekilde suçları olduğunu kanıtlarsam eğer devlet mecburen o dokunulmaz kağıdını yırtıp atacaktır? Bu olduktan sonra yapacağımı biliyorum"

"Neyi?" diye sordu Alex sabırsızca, Marcus vicdansız bir şekilde gülümseyip geriye doğru yaslandı ve sigarasını içtikten sonra dumanı havaya üfleyip güldü, sonra burnunu çekti.

"İzlendiğini biliyor bu yüzden kendi evine gitmiyor, ama onun hakkında araştırma yaptım biliyorum? Bir karısı ve bir çocuğu varmış" dediğinde Alex yutkundu, Marcus'un ne demek istediğini şimdi anlaşmıştı.

"Marcus sen böyle kötü biri değilsin..."

"Kötüyüm"

"Değilsin seni tanıyorum..."

"Şimdi mi kötüyüm demeliyim?"

"Karısını öldürüp çocuğunu annesiz bırakmazsın" deyip ayağı kalktığında Marcus hissizce güldü ve sırıtarak arkadaşına baktı.

"Yaparım, gerekirse çocuğunu da öldürürüm? Ceza cezadır!" deyip dişlerini sıkarak arkadaşına baktı ve sonra sigarasını içip bakışlarını bilgisayara çevirdi, Alex arkadaşının yaptığı planlarından korkmuş ve onu gittikçe tanıyamadığını fark etmişti.

"Benim tanıdığım Marcus böyle değildi..."

"Alex ben hep kötüydüm, sadece kendimi tutuyordum"

"Bunu yapma, çocuğun bir suçu yok ki?" dediğinde Marcus omzunu silkti, Alex o anda hiç ağıza alınmaması gereken şeyleri söylemişti. "İncir olsaydı ve bu halini görseydi sana ne kadar kırılır ve kızardı" demesiyle Marcus'un içinde şimşekler çaktı, beyni onunla ilgili görüntüleri gösteriyor ve acı çektiriyordu Alex'in söyledikleri kalbini sıkıştırmıştı ve öfkesini ikiye katlamıştı, Marcus hızla yerinden kalkıp Alex'in yakasına yapıştı ve dişlerini sıkıp öfkeyle genç adamın gözlerine baktı.

"Bir daha ondan bahsetme, ve bu şekilde yaramı bir daha deşme Alex yoksa deşilen yerin kalbin olur, seni de öldürürüm" deyip gözlerini kırpmadan arkadaşına bakınca Alex başını iki yana sallayıp arkadaşının omuzlarını tuttu ve sıktı.

"Sen beni seversin..."

"Sevgi denen şey artık bana zarar veriyor, çevreme de...onu da böyle kaybettim? Sevgim onu öldürdü! Yaptığım işler yüzünden benim öleceğim yerde o öldü! Öldü! Ben ölmeliydim o değil! Ben! Bana sürekli baş belası derdi, evet baş belasıyım! Belalarım onu da bitirdi sonunda!" diye gürleyip ellerini masaya vurunca Alex kollarını tutup onu sakinleştirmeye çalıştı, ama yapamıyordu?

Öldü deyip duruyordu, gittiğini söylüyordu, Alex gözleri dolmuş bir halde arkadaşına bakarak elini başına koyduğunda Marcus ağlayarak Alex'in üzerine yığıldı, Alex panikle yerinde doğrulup Marcus'un yanaklarına vurduğunda Marcus Alex'in elini tutup bilinçsizce konuştu. "Ben üç kere bıçaklandım yaşadım, o üç kere bıçaklandı dayanamadı öldü...ölmem için ölmem gerekmiyor ben zaten o ölünce tamamen öldüm" Alex yanağını silip hıçkırdı ve arkadaşının yakasını tutup dişlerini sıktı.

"İntikamı alacağız kardeşim, belki onu geri getirmez ama çok acı çekmesine sebep olacağız" dediğinde Marcus hıçkırıklar içinde sırt üstü yattı, sonra daha fazla alkolün etkine ve baygınlığa dayanamadı.

🌸 Baş Belası 🌸Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin